Sohbetler

Eylül 26, 2019

07 Nisan 1952 | Sayı: 41

Bundan evvelki sayılarımızdan birinde: Âdemde bir et var, denilir; yürek, Küreden büyüktür, gizlenir felek; Binbir sıfat gizli, sıtreder melek, Rahman sarayıdır, kul gözü görmez, dörtlüğü ile başlayan bir doğuş vermiştik. Bu doğuş, (Kâmil İnsan)ın gönlünü anlatmaktaydı. Bir sohbette bu doğuşun okunması vesilesiyle; Emre’ye “Gönül nedir?” diye bir sual soruldu. Emre […]
Eylül 26, 2019

14 Nisan 1952 | Sayı: 42

Bu sayıda, Emre’nin muhtelif sohbetlerde ahlâk mevzuu üzerinde söylediklerini bir araya getirmeye çalışacağız. İki papaz, güya ilmi bir mubahesede bulunmak üzere, hakikatte ise alay etmek maksadı ile İmâm-ı Azam’ın yanına gitmişler. Daha ilk sualde alaya başlamışlar: Senden bir şey soracağız. Soracağımız şeyi biliyor musun? İmâm-ı Azam sükûnetle ve mülâyim bir […]
Eylül 26, 2019

21 Nisan 1952 | Sayı: 43

Bu sayımızda, okuyucularımıza, iki hafta kadar evvel yapılmış olan bir konuşmanın notlarını vereceğiz. Emre’ye tasavvuf mevzuu üzerinde sual soran ve biri doktor, diğeri felsefeci olan iki münevver zatla yapılan konuşmayı, ne yazık ki başından itibaren zaptedemedik. O konuşma, bu gafletten uyandığımız zaman şöyle devam ediyordu: – Mutasavvıflar maddî, yani cismânî […]
Eylül 26, 2019

28 Nisan 1952 | Sayı: 44

Emre’ye çok defa şöyle sorarlar: “Size dinsiz diyorlar; size tarîkatçı diyorlar, size şeyh diyorlar; ne dersiniz? Açık kalple sorulan bu suallere o şöyle cevap verir: –   Biz dinsiz değiliz. Din bir yoldur. Herkes aklına ve anlayışına göre bu yolun bir noktasında bulunmaktadır. Kimisi yolun başında, kimisi ortasında, kimisi de nihayetindedir. […]
Eylül 26, 2019

05 Mayıs 1952 | Sayı: 45

Yunanistan’dan gelen iki zâtın sormuş oldukları suallere verilen cevaplar: İlk mülâkat, 20 Nisan 1952 Pazar günü saat 18’de başlayarak 21Nisan Pazartesi günü saat 23’e kadar bilâ fasıla 29 saat; ikinci mülâkat, 26 Nisan Cumartesi günü saat 18’den 27 Nisan 1952 Pazar günü saat 19’a kadar 25 saat devam etti. Bu […]
Eylül 26, 2019

12 Mayıs 1952 | Sayı: 46

Bay Nikola, Emre’ye şöyle bir sual sormuştu: N. –    Domuz eti niçin haramdır? E. – Domuz etinde bir kurt vardır. Bu kurdun yumurtaları hararete dayanıyor, kolay kolay ölmüyor. Kana çiğ, yani canlı olarak karışınca hastalık yapıyor. Bir de, domuz dişisini kıskanmaz. İşte o hastalıknan bu pis huy bizlere geçmesin diye […]
Eylül 26, 2019

19 Mayıs 1952 | Sayı: 47

Emre, insan varlığına dair şunları söylemişti: İnsan, hakikatte çok tatlı bir şeydir. Nasıl tatlı olmasın ki, Allah onu “Ve lekad kerremnâ beni âdeme” sözü ile taltif etmiştir; “Eşref-i Mahlûkat” yapmıştır. Fakat “insan” insan olmadan evvel “beşer”dir. “Beşer” kelimesinin son hecesi ise “şer”dir. “İnsan” adını alabilmek için içimizdeki “şer”leri atmak lâzımdır. […]
Eylül 26, 2019

02 Haziran 1952 | Sayı: 48

– Boyuna öl, öl diyorsun; nedir bu ölüm? Emre bu suale şu cevabı verdi: – Tasavvufî hakikatleri anlaması da, anlatması da cidden zordur. İlâhî hakikat çok basittir. Basit olduğu için inanılması ve kabul edilmesi güçtür. Bunun içindir ki, bu hakikati, arayanlara bir hayli emek çektirdikten sonra söylemişlerdir. Emeksiz elde edilen […]
Eylül 26, 2019

16 Haziran 1952 | Sayı: 49

– Ölmeden evvel ölmek var diyorsunuz.          – Evet. Ölmeden evvel ölmek var. Hz. Muhammed bu işi yapmış. Şu kesret âlemindeki sayısız varlıkların bir tek canı olduğunu anlamış. İnsanları ama bütün insanları orada tevhid etmeğe çalışmış. Bu uğurda yorulmuş, sevinmiş, sıkılmış. Kur’ân bu didinmeler esnasında bizi hidâyete sevk ve ihyâ etmek […]
Eylül 26, 2019

30 Haziran 1952 | Sayı: 50

– Yalan için ne dersiniz? – Yalan, bütün kabahatlerin başıdır. Kabahat gizli yapılır. Bir şeyi gizlemek, o şey yapılmışken, onun yapılmadığını söylemek değil midir? Şu halde her kabahatin gizlenmesi, yalan söylemekten başka bir şey değildir. Yalan, her suçun başlangıcıdır. Biz yalan söylemeyi bir tarafa bırakalım, yalanı dinlemeyi bile unutmalıyız, terk […]
Eylül 26, 2019

14 Temmuz 1952 | Sayı: 51

Sohbetlerden birinde, okunan bir doğuşun şu iki mısrasının şerhi istenmişti: Beyin; mide gibi durmaz çalışır; Zorca hazmedilir kelâmın hamı. Emre bu arzuya şu sözlerle cevap verdi: Gıdânın ilk alındığı yer ağızdır. Gıdâyı hazmeden, ağız değildir. Mamafih ağızda da bir kısım hazım olur. Çiğneme esnasında dil etrafındaki bezlerden çıkan maddeler hazma […]
Eylül 26, 2019

11 Ağustos 1952 | Sayı: 53

Bir sohbet esnasında bir arkadaş, tasavvufî konuşmaların verdiği inşirâh hazziyle gülüyordu. Bay Emre, gülen arkadaşı söyletmek için bizlere dönüp sordu: – Bu arkadaş niye gülüyor acaba? – Gülen arkadaş cevap verdi: – Bayram da onun için.  – Arefesiz bayram olur mu?  – Vardı amma geride kaldı. Evet, bayram gelince arefe […]
Eylül 26, 2019

25 Ağustos 1952 | Sayı: 54

Emre’nin sohbetleri, yani konuşmaları, ya sorulan bir sual üzerine veya herhangi bir hâdise vesilesiyle olmaktadır. Yine bir gün ona şöyle bir sual sorulmuştu: – Kur’an’da (Kul küllün min indillah) diye bir âyet var manası: “Her şey Allah’tan” demektir. Şu halde bizim, yaptığımız fena fiillerden dolayı mes’ul olmamaklığımız lâzımdır. Ne dersiniz? […]
Eylül 26, 2019

08 Eylül 1952 | Sayı: 55

Bir gün Emre’ye şöyle bir sual soruldu: — Mevlâna ile bir arkadaşı, kendileri Konya’da oldukları halde sabah namazlarını Mekke’de veya Medîne’de kılarlarmış. Böyle bir şey olabilir mi? Emre şu cevabı verdi: — Böyle şeylerin aslı yoktur. İslâmiyet’i, bu türlü hurafeler anlaşılmaz hale getirmiş, bizi de asırlarca uyuşturmuştur. Tasavvuf, İslâmiyet’i hurafeden […]
Eylül 26, 2019

22 Eylül 1952 | Sayı: 56

3 Eylül 1952’deki sohbetten: Hakiki ilmin, “Ali, Fâtıma, Hasan, Hüseyin”den ibaret “Ehli Beyt”i sevmekten başka bir şey olmayacağını iddia eden bir zât, iddiasını Hz. Muhammed’in şu hâdisiyle ispat etmek istiyordu. Peygamberimiz bu hâdisinde: (Size iki emanet bırakıyorum. Bunun biri Kur’ân, diğeri de Ehl-i beyt’im) diyor. Yani bu zât demek istiyordu […]
Eylül 26, 2019

06 Ekim 1952 | Sayı: 57

Sual – Hz. Muhammed’in şöyle bir hadîsi var: (Ali’nin yüzüne bakmak ibâdettir.) doğru değil mi? Cevap – Doğrudur. Ali’yi çok sevdiğinden öyle söylemiş. Farkları kalmamış; ha Muhammed’in yüzü, ha Ali’nin yüzü. İkisini de bir tarafa bırakırsak, onları öğen Kudret’in bir olduğunu görürüz. Hz. Muhammed: (Ben ilmin şehriyim, Ali kapısıdır.) diyor. […]
Eylül 26, 2019

20 Ekim 1952 | Sayı: 58

Ankara İlâhiyat Fakültesi profesörlerinden Bay Yusuf Ziya Yörükân talebesi İbrahim Agâh Çubukçu’ya Emre’nin hayatını ve fikirlerini tetkik etmek gibi canlı bir mevzu vermiştir. Bunun içindir ki profesörden bir hafta sonra da talebesi İbrahim Çubukçu Adana’ya gelerek Emre ile konuşmalar yapmıştır. Bay İbrahim Çubukçu, profesöründen Emre’yi marûz kaldığı muhalefet cephesinden de […]
Eylül 26, 2019

03 Kasım 1952 | Sayı: 59

Prof. – Kur’ân’da, hangi dinden olursa olsun, doğru yolu tutup hayırlı işler işleyenlerin, muratlarına ereceklerini yani kurtulacaklarını bildiren âyetler var. Diğer bir âyette de “Allah, din olarak yalnız İslâmlığı kabul etmiştir.” deniliyor; buna ne dersiniz? Cevap – Din, Allah’a giden bir yol değil mi? Hıristiyanlık, Mûsevîlik ve diğer bütün dinler […]
Eylül 26, 2019

17 Kasım 1952 | Sayı: 60

Geçen sayıdaki suale verilen cevabın devamı: Emre – Yazıcızâde de (Muhammediyye’nin 253 üncü sahifesinde (Onu ancak dön namazını kılanlar bileler.) diyor. Muhammed’i “Dön namazı”nı kılanlar bilebilir. Muhammed hiç ölür mü? O, ebedî ve ezelî olarak diridir. Bir (Doğuş)da şöyle deniliyor: Kitap 1-Doğuş 910. Son dörtlük: Gönülde bin Muhammed var, Durmaz […]
Eylül 26, 2019

01 Aralık 1952 | Sayı: 61

Emre – İnsanların aklı kaypaktır; mutasavvıfların aklı kaymaz; çünkü korkuları yok. Onlar korku denen şeyin boş olduğunu anlamışlardır. Kur’ân’da onlar için (…lâ havfün aleyhim ve lâ hüm yahzenûn) deniliyor. Mânâsı: (Onlar ne korkarlar, ne de hüzün duyarlar). Mansur’u asarlarken bile o hâlâ (Enel Hak) diyordu. Korksa, der miydi? Neden korkmuyordu? […]
Eylül 26, 2019

15 Aralık 1952 | Sayı: 62

Prof. – (Hakk-al-yakin) nedir? Emre – “Hak” sıfattır, “Zât” değildir. Kedilik sıfatı, kedinin hakkıdır; köpeklik de köpeğin hakkı. Köpeğin havlama sıfatını alıp koyuna verebilir miyiz? Ona o sıfatı Allah vermiştir. “Hak” sıfatının “Zât” olmadığını, anladıktan sonra gelelim “Hakk-al yakin”e. Bunu anlamak için aczimizi bilmemiz, daha doğrusu, “Hakk-al yakin”i anlamak için […]
Eylül 26, 2019

29 Aralık 1952 | Sayı: 63

Prof. – Zikir için ne düşünüyorsunuz? Ağızdan zikir mi faydalıdır, düşünerek mi? Emre – Asıl tatlı zikir, bu meseleleri konuşmaktır. Tesbih tanelerine bakarak veya mevhum bir hayâle hitaben “Allah, Allah” demenin ne faydası var? Allah bizi de mûhitse onu hayalî uzaklıklarda düşünerek “Allah, Allah” demek abes olmaz mı? Allah’ın sıfatlarından […]
Eylül 26, 2019

12 Ocak 1953 | Sayı: 64

Bu sayımızdan itibaren de, Sayın Prof. Yusuf Ziya Yörükan’ın talebesi olan Bay İbrahim Agâh Çubukçu’nun Bay İsmail Emre ile yaptığı konuşmanın notlarını, takdim edeceğiz. Bay İbrahim Agâh Çubukçu İlâhiyat Fakültesinin son sınıfında bulunan ve Arapça-Farsça’ya vâkıf değerli bir üniversite öğrencisidir. Kendisi, Bay İsmail Emre’yi geçen sene din psikolojisi bakımından mevzu […]
Eylül 26, 2019

26 Ocak 1953 | Sayı: 65

Emre – Şimdi namazın fazîletlerine gelelim: Hz. Muhammed’in her sözünde ve emrinde olduğu gibi, namaz emrinde de bir hikmet ve bizler için menfaat vardır. Sabah namazı vakti, güneş doğmadan evvelki zamandır. Fecir ışığı ve o sırada esen serin bâdi sabah dedikleri yel insan vücudundaki kan ve yağ ayarlanmasını temin eder. […]
Eylül 26, 2019

09 Şubat 1953 | Sayı: 66

Emre – Yapılan şeyin sebep ve hikmetini anlamalı. Niçin namaz kıldığımızı, niçin abdest aldığımızı bilmeliyiz. Abdest almaktan maksat, vücudun bazı yerlerini temizlemek değil mi? Öyleyse duşu açıp altına girsek de adamakıllı temizlensek daha iyi olmaz mı? Namazı ve diğer furûzatı da, sebep ve hikmetlerini anlayarak yapsak elbette daha faydalı olur. […]
Eylül 26, 2019

23 Şubat 1953 | Sayı: 67

Bu sayımızda okuyucularımıza enteresan bir “Arı Sohbeti” takdim ediyoruz. Arıların kovan içindeki hayatını ve bu hayatın esrârını anlatan bu sohbete (Küllü hâlin yezûl: Her hâl zevâle erer) sözü vesile olmuştu. Bay Emre bu söz üzerine şunları söyledi: (Küllü hâlin yezûl) hâli ve inanışı öyle hoş bir şey ki… İnsanı ümitsizlikten […]
Eylül 26, 2019

09 Mart 1953 | Sayı: 68

Şarkışla’da manifaturacılık yapan Bay Mustafa Öztemiz ile yapılan konuşmadan notlar: Öztemiz – Suallerimi, sizi imtihan etmek kasdıyla değil, öğrenmek için soracağımdan emin olmanızı isterim. Emre – Bizim için ayrı, gayrı yoktur. Siz kendinizden kendinize soruyorsunuz demektir. Çünkü siz de (Tevhîd) zincirinin bir baklası, bir halkasısınız. Size cevap verecek olan, ben […]
Eylül 26, 2019

23 Mart 1953 | Sayı: 69

Okuyucularımız hatırlayacaklardır, geçen sene, Bay Emre’yle tasavvuf mevzuu üzerinde konuşmak üzere Bay Niko Rossopulos ve Bay Erriko adında iki Yunanlı gelmişti. Birincisi halı tüccarı olan, ikincisi ise reklâm işleriyle meşgul bulunan bu iki zât, Adana’daki ikametleri sırasında Bay Emre’yle, biri bilâfasıla 29, diğeri de 25 saat süren iki konuşma yapmışlardı. […]
Eylül 26, 2019

06 Nisan 1953 | Sayı: 70

Geçen sayımızda, İsmail Emre’yle tasavvuf mevzuu üzerinde görüşmek üzere Yunanistan’dan ikinci defa olarak gelen Bay Niko Rossopulos’un getirdiği mektubun tercümesini vermiştik. Bu sayımızda da Bay Niko ile olan konuşmayı takdim ediyoruz. Fakat biz, maalesef, bu konuşmaların hepsinde bulunamadığımız için, tutabildiğimiz notlar, konuşmanın ancak bir kısmını aksettirebilecektir. Bay Niko, bir aralık […]
Eylül 26, 2019

04 Mayıs 1953 | Sayı: 72

Sual – Bazı kimseler: “Allah hidâyeti herkese nasip etmez” diyorlar. Ne dersiniz? Emre – Hiçbir kimse Allah’tan ayrı değildir. Allah kimseye iltimas etmez. İş nasibe kalırsa, adaletsizlik olur. Nasip denilen şey var amma, bu iş için yok. Nasip, mezahir âlemi içindir; o âlemde nasip masip yok. Allah, dilediği kimselere değil, […]
Eylül 26, 2019

18 Mayıs 1953 | Sayı: 73

Sual – Allah’ın, kullarını imtihan ettiğinden bahsederler. Ne lüzum var bu imtihana? Emre – Allah’ın kulunu imtihan edişi, o kula kendi hâlini bildirmek içindir. Kullar, yani insanlar çocuk gibidirler; kendi hâllerini bilmezler. Allah, herhangi bir hadise ile kuluna, içinde bulunduğu hâli bildirir. Meselâ kumara müptelâ ise, ona daha fazla kaybettirir, […]
Eylül 26, 2019

01 Haziran 1953 | Sayı: 74

Sual – Diğer peygamberler “Vahdet” üzerinde yürümediler mi? Emre – Eserleri meydanda. Kitapları, kendi hâllerinin ifadesidir. İncil ve Tevrat, hakîkati Kur’ân gibi anlatabiliyor mu? Onlar “Tevhîd”i anlamamışlar ki anlatsınlar. Mâmâfih onlar da “Tevhîd” binasının yükselmesine çalışmışlardır. Biri, bu binanın, meselâ temelini atmış; öbürü gelmiş duvarı birkaç metre yükseltmiştir. Îsâ’yı, Mûsâ’yı, […]
Eylül 26, 2019

17 Haziran 1953 | Sayı: 75

Sohbette bulunanlardan bir zât: – Bu ne kadar lûtuf. Tövbeyi yüz defa bozanı bile reddetmiyor, deyince Emre:  – Af, şimdi adede ve rakkama tâbi değil; nâmütenahi suç eylesek yine affeder.  Sual – Mevlânâ “Ney”le ne kastediyor? Emre – İnsan ne yaparsa kendine benzetmeye çalışır. Model, kendisidir. “Ney”i yapan, insan olduğu […]
Eylül 26, 2019

01 Temmuz 1953 | Sayı: 76

Söz, dünya ihtiyaçlarından açılmıştı. Dünya işleriyle uğraşmanın din ve tasavvuf hükümlerine aykırı olup olmadığı soruldu. Emre şu cevabı verdi: Emre – Kur’ân, yani Allah, “İnsan” için “Ahsen-i takvim” diyor. “Takvim”in mânâsı nedir? – “Eğri bir şeyi doğrultmak” demektir. Emre – Demek ki, “Ahsen-i takvim” olan insanda hiçbir eğrilik ve hiçbir […]
Eylül 26, 2019

13 Temmuz 1953 | Sayı: 77

Konuşmada bulunanlardan bir zât şöyle dedi: – Sizi hiç tanımadıkları halde, hakkınızda çok fena şeyler söylüyorlar. Hâlbuki Allah ve Peygamber: “Gıybet, dedikodu etmeyin!”; hattâ “Tecessüs bile etmeyin”; “Gıybet etmek, ölü kardeşinin etini yemek gibidir” diyorlar. Diğer bir zât da: – Ayşe, ortaklarından biri için “boyu kısa” demiş de, Hz. Muhammed: […]
Eylül 26, 2019

27 Temmuz 1953 | Sayı: 78

Emre – İrâdesizlik çok fena. Madem Allah: (Ben görülür, bilinirim) diyor, öyleyse biz de Allah’ın, Muhammed’in hakîkatini öğrenmeye çalışırız. Bunun için de günâh korkusunu atmak lâzımdır. Allah’ın, Muhammed’in hakîkatini araştırmak, ne günâh, ne de küfürdür. “Küfür”ün lügat mânâsı, “örtmek” ve “karanlık” demektir. Asıl bu meseleleri araştırmazsak karanlıkta kalırız. Hakîkatin örtüsünü […]
Eylül 26, 2019

10 Ağustos 1953 | Sayı: 79

Sual – Sizi İslâmiyete ve şeriat kanunlarına aykırı hareket etmekle itham ediyorlar. Emre – Ben ne vakit namaza başladığımı hatırlamıyorum; yani o kadar küçük yaşta başladım namaza. Dokuz yaşımda hayat mücadelesine atıldım. Usta Şükrü’nün yanında nalbant çıraklığı yapardım. Bu yaşta ramazanda oruç da tutardım. Oruçlu oruçlu, hayvanların ayağını tutarken bayılırmışım. […]
Eylül 26, 2019

24 Ağustos 1953 | Sayı: 80

Sohbette bulunanlardan bir zât, Mevlânâ’nın, bir rubâide: (Bizim yerimiz küfrün de îmânın da dışında olan bir sahadır.) dediğini söyleyince, Emre o sözü şöyle izâh etti: Emre – Küfür; o küfrü bilip ondan çekinmek için lâzım. Din, îmân da yürümek için lâzım. Bu yürüyüş insanları aşk âlemine götürür. Aşk’a düşenler için […]
Eylül 26, 2019

07 Eylül 1953 | Sayı: 81

Emre – Yalanın bulunduğu yer, daimî bir cehennemdir. Bulunmadığı yer de cennet. Yani yalan arzusu kalmayan gönül cennettir. Fakat yalandan kurtulmak kolay değildir tabii. Bu insanlık idrâkine ulaşan bir kimsenin benliğinin, hüviyyetinin yalan tahtaları yanar, kül olur. Bu küller sonra yakut, zümrüt, mercan olur. Bunlar yalanın nedâmetidir. Yalan, bütün kabâhatlerin […]
Eylül 26, 2019

21 Eylül 1953 | Sayı: 82

Avukat Bey, hayvanların, etleri yenmek üzere insanlar tarafından kesilmesinin çok feci bir şey olduğunu söyleyince Bay Emre şu mütâlaada bulundu: Emre – Allah’ın birçok sıfatları insanlardan tecellî eder. Allah’ın “Rahîm” sıfatına mazhar olanlar, hayvanları kesemezler. Şeriat, kurban kesmeyi erkeğe tahsis etmiştir. Bunun da sebebi erkeğin bu hususta daha cesaretli oluşudur. […]