İÇ KAYNAK DERGİSİ
İÇ KAYNAK DERGİSİ
İç Kaynak Dergisi – Sayı: 12
İÇ KAYNAK DERGİSİ | Sayı: 12
EMRE’nin Konuşmaları: 12
(03.10.1956 ve 10.10.1957 tarihlerinde, kendisinden riyâzât hâtıralarını anlatması rica edilmesi üzerine Emre’nin söylediklerinden zaptedilebilinen notlar):
Emre – 21 yaşındayım; şimendiferde (Bozantı – Halep – Nuseybin ve Temdidâtı Demiryolları Adana Deposu’nda) çalışıyorum. (Riyâzât yapacaksın!) denildi; biz yemeyi içmeyi kestik, ne zaman biteceği belli olmayan […]
İç Kaynak Dergisi – Sayı: 13
İÇ KAYNAK DERGİSİ | Sayı: 13
EMRE’nin Konuşmaları: 13
(26.01.1954’te yapılmış bir konuşmadan notlar:)
Emre – Her insan aslını görmeğe âşıktır. Kulağı duyan, derde düşer. Duymazsa ne yapsın biçâre… Bu işin nihayeti: bir insanın (Bir İnsan)ı sevmesidir. Bu sevgi zuhur ettikten sonra, târif edilemeyecek hâller tecelli eder. İnsanı ebedî olarak diri bırakacak şey, […]
İç Kaynak Dergisi – Sayı: 14
İÇ KAYNAK DERGİSİ | Sayı: 14
EMRE’nin Konuşmaları: 14
4.05.1957 de yapılmış bir konuşmadan zaptedilebilen notlar:
S. – Kur’ân’da, bir miskal ağırlığında hayır veya şer işleyenler karşılığını göreceklerdir, deniliyor. Bunları nasıl tartacaklar?
Emre – Herkesin mîzanı kendi vicdânında. Sen yaptığın bir kötülüğü unutabilir misin? Allah’ın deftere, mîzana, kâtibe ihtiyacı yoktur.
(Burada okuyucularımıza konuşma ile ilgili […]
İç Kaynak Dergisi – Sayı: 15
İÇ KAYNAK DERGİSİ | Sayı: 15
EMRE’nin Konuşmaları: 15
(10.11.1956’da yapılmış bir konuşmadan notlar):
S. – Benlik nedir?
Emre – Benlik şeye benzer: Bir meyva ağacının, yaprağından evvel çiçeği çıkar. Çiçek hafif bir koku neşreder. Ağzımıza alsak ne ekşilik vardır, ne de tatlılık. Fakat zehiri de, panzehiri de içindedir, gizlidir. Zehir olan şey, asiddir, […]
İç Kaynak Dergisi – Sayı: 16
İÇ KAYNAK DERGİSİ | Sayı: 16
EMRE’nin Konuşmaları: 16
(13.10.1957’de Mıdık’ta Bay Ahmet Çempel’in bahçesinde yapılan bir konuşmadan notlar):
Emre – Tasavvufu kitaptan öğrenmeğe çalışmak, sevgilinin resmine bakmaya benzer. Acebâ o resimdeki seni seviyor mu? Bunu anlayamazsın ki… Halbuki bu ilim, karşısında durduğun insanın gözünden öğrenilir. Bir insanın yanımızda konuşması mı, yoksa onun […]
İç Kaynak Dergisi – Sayı: 17
İÇ KAYNAK DERGİSİ | Sayı: 17
EMRE’nin Konuşmaları: 17
(20.12.1958’de yapılan bir konuşmadan zapt edilen notlar):
S. – Sorularımız belki tatmin edici olmayacak; çünkü bu mevzûun yabancısı sayılırız. Bir ilme muttali olmayanların soracakları şeyler dağınık olur, sistem içinde olmaz. Onun için bizi mazur görün.
Emre – Estağfurullah; buyurun.
S. – Buraya eserden müessiri görebilir miyim […]
İç Kaynak Dergisi – Sayı: 18
İÇ KAYNAK DERGİSİ | Sayı: 18
EMRE’nin Konuşmaları: 18
(31.5.1958’de yapılan bir konuşmadan zaptedilebilen notlar:)
S. – (İç Kaynak) ta yakın bir zamanda hastalıkların yıldızlarla tedavi edilebileceğini söylüyorsunuz; bu, şua ile mi olacak?
Emre – Evet. Filân yıldızın ziyası filân hastalığa, ötekinin ki şu hastalığa iyi gelecek. Hattâ yıldızların ışıkları gübre vazifesi görecek. Bütün […]
İç Kaynak Dergisi – Sayı: 19
İÇ KAYNAK DERGİSİ | Sayı: 19
Emre’nin Konuşmaları: 19
(Bu konuşma, 25.3.1959’da İstanbul’da olmuştur. Sualleri soran, saçı, sakalı uzun ve simsiyah, Şevket Baba isminde, berberlik yapan bir mürşittir.)
S. – Bir balıkçı arıyorum.
Emre – Balıkçıyı bulamazsak, Hâlikçiyi buluruz. Bunun için de (Deniz)e atılmak kâfi.
S. – Korkuyorum.
Emre – (Elhâinü hâif = Hâin korkar): korkmayalım.
S. […]
İç Kaynak Dergisi – Sayı: 20
İÇ KAYNAK DERGİSİ | Sayı: 20
EMRE’nin Konuşmaları: 20
(Muhterem okuyucularımızdan geçen sayımızdaki konuşmanın, yanlışlıkla cümle ortasında kesilmiş olmasından dolayı özür dileriz. O hatamızı geçen sayıdaki konuşmanın son muhaveresini burada bir kere daha tekrarlayarak düzeltmeğe çalışacağız.):
S. – Ehline vermez mi?
Emre – Ehli olsa, verir. Bu kadar peygamber gelmiş… Hepsi de, (Bu fiil […]
İç Kaynak Dergisi – Sayı: 21
İÇ KAYNAK DERGİSİ | Sayı: 21
EMRE’nin Konuşmaları: 21
(Geçen sayıdan devam)
S. – Ortada (Öğrendim!) varken, hep böyle gider.
Emre – Hazreti Muhammed bile (Mâarefnak…) dadikten sonra, biz ne demeliyiz… Bilen, bildim! diyebilir mi? Kemâlâtın en büyüğü, insanın kendisini herkesten küçük görmesidir. Bizler ancak böyle insanlardan bir şeyler öğrenebiliriz. Onlar anaya benzer. Ana, […]