SOHBETLER
SOHBETLER
09 Şubat 1953 | Sayı: 66
Emre – Yapılan şeyin sebep ve hikmetini anlamalı. Niçin namaz kıldığımızı, niçin abdest aldığımızı bilmeliyiz. Abdest almaktan maksat, vücudun bazı yerlerini temizlemek değil mi? Öyleyse duşu açıp altına girsek de adamakıllı temizlensek daha iyi olmaz mı? Namazı ve diğer furûzatı da, sebep ve hikmetlerini anlayarak yapsak elbette daha faydalı olur. [...]
23 Şubat 1953 | Sayı: 67
Bu sayımızda okuyucularımıza enteresan bir “Arı Sohbeti” takdim ediyoruz. Arıların kovan içindeki hayatını ve bu hayatın esrârını anlatan bu sohbete (Küllü hâlin yezûl: Her hâl zevâle erer) sözü vesile olmuştu. Bay Emre bu söz üzerine şunları söyledi: (Küllü hâlin yezûl) hâli ve inanışı öyle hoş bir şey ki… İnsanı ümitsizlikten [...]
09 Mart 1953 | Sayı: 68
Şarkışla’da manifaturacılık yapan Bay Mustafa Öztemiz ile yapılan konuşmadan notlar: Öztemiz – Suallerimi, sizi imtihan etmek kasdıyla değil, öğrenmek için soracağımdan emin olmanızı isterim. Emre – Bizim için ayrı, gayrı yoktur. Siz kendinizden kendinize soruyorsunuz demektir. Çünkü siz de (Tevhîd) zincirinin bir baklası, bir halkasısınız. Size cevap verecek olan, ben [...]
23 Mart 1953 | Sayı: 69
Okuyucularımız hatırlayacaklardır, geçen sene, Bay Emre’yle tasavvuf mevzuu üzerinde konuşmak üzere Bay Niko Rossopulos ve Bay Erriko adında iki Yunanlı gelmişti. Birincisi halı tüccarı olan, ikincisi ise reklâm işleriyle meşgul bulunan bu iki zât, Adana’daki ikametleri sırasında Bay Emre’yle, biri bilâfasıla 29, diğeri de 25 saat süren iki konuşma yapmışlardı. [...]
06 Nisan 1953 | Sayı: 70
Geçen sayımızda, İsmail Emre’yle tasavvuf mevzuu üzerinde görüşmek üzere Yunanistan’dan ikinci defa olarak gelen Bay Niko Rossopulos’un getirdiği mektubun tercümesini vermiştik. Bu sayımızda da Bay Niko ile olan konuşmayı takdim ediyoruz. Fakat biz, maalesef, bu konuşmaların hepsinde bulunamadığımız için, tutabildiğimiz notlar, konuşmanın ancak bir kısmını aksettirebilecektir. Bay Niko, bir aralık [...]
04 Mayıs 1953 | Sayı: 72
Sual – Bazı kimseler: “Allah hidâyeti herkese nasip etmez” diyorlar. Ne dersiniz? Emre – Hiçbir kimse Allah’tan ayrı değildir. Allah kimseye iltimas etmez. İş nasibe kalırsa, adaletsizlik olur. Nasip denilen şey var amma, bu iş için yok. Nasip, mezahir âlemi içindir; o âlemde nasip masip yok. Allah, dilediği kimselere değil, [...]
18 Mayıs 1953 | Sayı: 73
Sual – Allah’ın, kullarını imtihan ettiğinden bahsederler. Ne lüzum var bu imtihana? Emre – Allah’ın kulunu imtihan edişi, o kula kendi hâlini bildirmek içindir. Kullar, yani insanlar çocuk gibidirler; kendi hâllerini bilmezler. Allah, herhangi bir hadise ile kuluna, içinde bulunduğu hâli bildirir. Meselâ kumara müptelâ ise, ona daha fazla kaybettirir, [...]
01 Haziran 1953 | Sayı: 74
Sual – Diğer peygamberler “Vahdet” üzerinde yürümediler mi? Emre – Eserleri meydanda. Kitapları, kendi hâllerinin ifadesidir. İncil ve Tevrat, hakîkati Kur’ân gibi anlatabiliyor mu? Onlar “Tevhîd”i anlamamışlar ki anlatsınlar. Mâmâfih onlar da “Tevhîd” binasının yükselmesine çalışmışlardır. Biri, bu binanın, meselâ temelini atmış; öbürü gelmiş duvarı birkaç metre yükseltmiştir. Îsâ’yı, Mûsâ’yı, [...]
17 Haziran 1953 | Sayı: 75
Sohbette bulunanlardan bir zât: - Bu ne kadar lûtuf. Tövbeyi yüz defa bozanı bile reddetmiyor, deyince Emre: - Af, şimdi adede ve rakkama tâbi değil; nâmütenahi suç eylesek yine affeder. Sual – Mevlânâ “Ney”le ne kastediyor? Emre – İnsan ne yaparsa kendine benzetmeye çalışır. Model, kendisidir. “Ney”i yapan, insan olduğu [...]
01 Temmuz 1953 | Sayı: 76
Söz, dünya ihtiyaçlarından açılmıştı. Dünya işleriyle uğraşmanın din ve tasavvuf hükümlerine aykırı olup olmadığı soruldu. Emre şu cevabı verdi: Emre – Kur’ân, yani Allah, “İnsan” için “Ahsen-i takvim” diyor. “Takvim”in mânâsı nedir? - “Eğri bir şeyi doğrultmak” demektir. Emre – Demek ki, “Ahsen-i takvim” olan insanda hiçbir eğrilik ve hiçbir [...]
13 Temmuz 1953 | Sayı: 77
Konuşmada bulunanlardan bir zât şöyle dedi: - Sizi hiç tanımadıkları halde, hakkınızda çok fena şeyler söylüyorlar. Hâlbuki Allah ve Peygamber: “Gıybet, dedikodu etmeyin!”; hattâ “Tecessüs bile etmeyin”; “Gıybet etmek, ölü kardeşinin etini yemek gibidir” diyorlar. Diğer bir zât da: - Ayşe, ortaklarından biri için “boyu kısa” demiş de, Hz. Muhammed: [...]
27 Temmuz 1953 | Sayı: 78
Emre – İrâdesizlik çok fena. Madem Allah: (Ben görülür, bilinirim) diyor, öyleyse biz de Allah’ın, Muhammed’in hakîkatini öğrenmeye çalışırız. Bunun için de günâh korkusunu atmak lâzımdır. Allah’ın, Muhammed’in hakîkatini araştırmak, ne günâh, ne de küfürdür. “Küfür”ün lügat mânâsı, “örtmek” ve “karanlık” demektir. Asıl bu meseleleri araştırmazsak karanlıkta kalırız. Hakîkatin örtüsünü [...]