Ne kadar yaşarsan, bir âna benzer,

Gördükçe titriyor, bu dudağımız,
Çeşit çeşit edenğ (1), Yârab, tecellî;

Ne kadar yaşarsan, bir âna benzer,
İbret ile baksan, zindana benzer;
Bir zaman gelir de hâli görünür;
Aslâ imar olmaz, virâna benzer.

İçine düşenler, bulamaz felâh,
Derdine tutulur, olamaz iflâh;
Dört köşesi dolu, dert ve meşakkat,
Gönül, fırsat bulup, olamaz ıslah.

Her neye bakarsan, o atar kanca,
Kokusu zehirdir, görünür gonca;
Lezzeti bilinmez, sihre bürünmüş,
Acep kimler sevmiş, onu doyunca? (1)

Önü tatlı gibi, sonu da hüsran..
Kancayı takar da, çektirir hicran;
Her şey kendisinin, kimseye vermez;
Benim! dedirttirir, söyletir yalan.

Herkesler konuşur, derler: dünya dar! (2)
İçine düşeni, eli yok, tutar;
Uyanmışken gönül! daha uyuma!
(Emre)! gördüm dersin, kendini kurtar.

Başına geleni, kimse bilemez,
Muhabbet eyliyen, ona, gülemez;
Yârab, bu ne haldir: düşmanı sever,
Ondan kurtulmayı, neden dilemez?

Dâim uyuyana, sen(uyan!) dersen,
Döner de kızışır, (Dost, ayan!) dersen,
Ölüyü sever de, diriden kaçar,
(İbret ile görmüş, ol, insan!) dersen.

(Emre)! senden sana, nutk ediyor dil,
Ele işittirmek, kolay mı kabil?
(Allemenî harfen, sayyerenî abd…) (3)
Bu sözlerden duymaz, dinlese cahil.

Zapteden : Fuzûle Emre
Saat : 8.25


(1) Doyunca = doyuncaya kadar.
(2) Bütün mânâlariyle : Ev, dünya, darağacı ve dar yer anlamlarına.
(3) Hazreti Ali’nin (Men allemeni harfen, lekad sayyereni abden = Bana bir harf öğreten kimse, beni köle olarak kullanmağa hak kazanmıştır.) sözüne işaret edilmektedir. 13.5.1951