Çeşit çeşit edenğ (1), Yârab, tecellî;

Ne kadar yaşarsan, bir âna benzer,

Çeşit çeşit edenğ (1), Yârab, tecellî;
Bakanın, oluyor, perde, emeli;
Yazayım, diyenin, tutulur eli;
Bilen, bilmiyene, nasıl anlatsın?..

Lezzetin hâlini, yazamaz kalem;
Halledemez aşksız, cihanda âlem,
Bir araya gelip, olsalar da cem’..
Bilen, bilmiyene, nasıl anlatsın..

Tecellî zâtına, olurlar hayran, (2)
Görünce, tutulur, nutk eden lisan,
Senin Cemâline, dayanmaz her can,
Bilen, bilmiyene, nasıl anlatsın…

O Tûr ile Mûsâ, değil mi ibret?
Duyanlar, edemez, sana cesaret;
Anca, (3) ayna olur, Diri Muhammed;
Bilen, bilmiyene, nasıl anlatsın…

Sana yetişiyor, ona uyanlar,
Bu ten libasını, bilip soyanlar,
Sadânı, canından, varıp duyanlar;
Bilen, bilmiyene, nasıl anlatsın…

Yaklaşan titriyor, sanki bir hazan…
Kalbine doluyor, gam ile hicran,
Başına kopuyor, bilinmez tufan..
Bilen, bilmiyene, nasıl anlatsın…

Âşık olmıyanlar, olamaz rızâ, (4)
Senin bütün lûtfun, görünür ceza;
Buna dayanmıyor, bindebir âzâ..
Bilen, bilmiyene, nasıl anlatsın…

Yaklaşan, yanıyor, Tûr dağı gibi,
O Huld ağacının, yaprağı gibi,
Erir âşıkların, hep yağı gibi,
Bilen, bilmiyene, nasıl anlatsın…

Nice dert, nice gam, başına yağar,
Zillet ile illet, gelir de boğar,
Hakikat güneşi, onlara doğar;
Bilen, bilmiyene, nasıl anlatsın…

Böyle yaklaşmışlar, ötedenberi,
Oraya varıyor, her gönül eri,
Belâlara boğmuş, her peygamberi;
Bilen, bilmiyene, nasıl anlatsın…

Can feda etmiştir, nice evliya,
Onlar dayanır da, dayanmaz kaya,
Öyle seyretmişler, hep doya doya;
Bilen, bilmiyene, nasıl anlatsın…

Varıp yaklaşana, okunu atar,
O ok, görenlerin, gözüne batar,
(Emre), tahammülü, her daim tutar;
Bilen, bilmiyene, nasıl anlatsın…

Yârab! neden zordur, etmek tahammül?
Dayanamaz olur, sabra her gönül;
Âdet, bürünmüştür, dikene her gül;
Bilen, bilmiyene, nasıl anlatsın…

Koklıyan, tutamaz, geceler uyku,
Ateşin içinden, kokar o koku,
Alınca, kalmadı, (Emre) de korku;
Bilen, bilmiyene, nasıl anlatsın…

Zapteden: Fuzûle Emre ve Nihâl Çetinsoy
Saat: 22.30


(1) Edersin.
(2) Tecelli-i Zâtına.
(3) Anca = Ancak.
(4) “Rızâ” kelimesi, burada “râzı” sıfatı yerinde kullanılmıştır. 30.4.1951