Kemâlâtı etme haset,

Âşık bilir mi varlık…
Seyretmekten doyulmaz,

Kemâlâtı etme haset,
Edenlere olmaz kısmet,
Hadîsle dedi Muhammed,
Bize bildirdi Ali Şah.

Kâmili gör, et iftihar,
Benliği ko, ona yalvar,
O, bu derde çare yapar,
Odur bu dertlere cerrah.

Ondan iste çaresini,
İyi et kalb yâresini,
Her dâim dinle sesini,
Senden çıksın Hak için ah.

O ah seni eder temiz
Ahtan bulunur Hakka iz;
Çoğu burda çürüttü diz,
Bilmediler akşam, sabah.

Bakmadılar eve, barka,
Böyle, âşık olan Hakka…
Hak sevdası yaka yaka,
Böylece buldular felâh.

Aşkını verince İlâh,
Birçokları giydi siyah,
Bazıları gezdi seyyah…
Mutlak lâzım nefse silâh.

Nefse lâzım çekmek hançer,
O, böylece senden geçer,
Tuğyan gönüllere göçer, (1)
Hiç yanına gelmez billâh.

Odur zevka daldırmıyan,
Sözden ibret aldırmıyan,
Dost perdesi kaldırmıyan,
Seni ettirmiyen iflâh.

O giderse Dost görülür,
Sana kokusu sürülür;
Dostu görsen benlik ölür,
Sende kalmaz asla günah.

Dostu gör, günahtan kurtul,
(Emre), görenlere ol kul,
Görendendir Tanrıya yol;
Şimdi bir söz dedin essah. (2)


(1)Tuğyan eden gönüllere göçer.
(2) Essah = Arapça “en doğru” manasına gelen “asahh” kelimesinin halk ağzındaki şekli. 19.2.1944