Zannederdik biz bebek:
Gözünden bakar melek;
Nenni nenni deyince,
İsmâil, oldu köçek.
Neler getirir devir…
Yaradanım! ruhsat ver;
Emir aldın sen Felek!
Kürreyi doğru çevir.
Olmasın muhâtara;
Uğramasın zarara;
Sen her şeye (Kaadir)sin,
Mahkûm musun karâra?
Her hâle sensin (Muhtâr),
Çeşitli kudretin var;
Bir adın (Zül, intikaam),
Diğer adındır (Gaffâr).
Çeşitli bilinğ ilim,
Yetiştirinğ çokâlim;
Kemâlâtıyın biri: (1)
Nekadar lezîz: (Halîm).
Medhe âcizdir dilim,
Târîf etsem, bilir kim?
Kullarına sen dedin:
Zâtıma yakın: (Selim).
Gören, diyor: Enelhak!
Deyince, aynaya bak;
Rabbül’âlemîn)sin sen,
Bir tecellîndir (Rezzak).
Târîf eyledi Kur’an,
Durmadan söyler her ân;
Ömür boyunca bakar,
Yiyip içmeden, hayrân.
Canı gelmez aklına,
Kim tutulursa sana;
Bu (Emre) vâdeyledi:
Hayatın sonuna.
Dâim vâdinde durur,
Ayrılmaz, tutar huzûr;
Şekil – şimâl göremez, (2)
Zâtın edince zuhûr.
Tefrîk edemez cisim,
Anılsa, bilmez isim;
Gözünden kaybeyledin,
Bir çeşit oldu resim.
Yoruldu baka baka,
Gelmez âlemi farka;
(Emre)liği kalmadı,
Girdi, eridi, Hakka.
Zapteden: Selim Akgül, Salih İnan, Şevket Kutkan.
Saat:21.06
Not: Bu doğuş, torun İsmail kucakta hoplarken doğmuştur.
(1) Kemâlâtıyın = Senin kemâlâtının. Adana’da böyle söylenir.
(2) Şekil – şimâl = Şekil – şemâil. 8.3.1954