Yüzüyün ışığı, doğan ay mıdır?
Seni Yaratana, bir saray mıdır?
Mîmârı melektir, sâhibi Hudâ,
Kul eliyle yapmak, hep kolay mıdır?

Bu, (Yokluğ)un ardı; hep duranı kim?
Temeli semâda; bu kuranı kim?
Dilsiz, dudaksızdır; nidem suâli…
Muhabbet nûrundan, hep, soranı kim?

Bâzıları, diyor: Arş ile âlâ;
Bâzıları diyor: yer ile semâ;
Âşıklar söylüyor, hem de biliyor,
Onlar cevap verir, anca, suâle.

Yazısı yazılmış, kalem değildir,
(Tevhîd), (kesret) derler, âlem değildir;
Sağa, sola bakar, arzû edenler,
Ne merhaba, ne de, selâm değildir,

Bilip târif-etse, dönmüyor dili,
İşâret ederse, diyorlar: deli;
Öyle bir ağaçtır, kökü semâda,
Aslâ yetişmiyor, çoğunun eli.

Yıldızlara benzer, onun meyvası,
Sâdıklar görüyor; göremez âsi;
Gök kubbenin altı, onunla dolu,
Muhâfaza eder, (İnsan Semâsı).

Kimse koparamaz, olamazsa himmet,
(Emre) onun için, çok etti hizmet;
Yetişecek vakıt, beliriyor, o,
Gözler seyretmedik nice alâmet…

Teype alınmıştır.
Saat:14.20


15.5.1959