Yine sen açıldın, ey Canlı Gülüm!
Methetmek istiyor, bu deli gönlüm;
Feryat bahçesine, düşürdün beni,
İrâdesi bitmiş, ben bir bülbülüm.
Yüzünü gördükçe, durmaz öterim,
Cemâlin yakıyor, yanar, biterim;
Buhurdanlık oldu, iki gözlerim,
Sen attın içine, kokar, tüterim.
Vücûdu kalmamış, ben bir dumanım,
Benlik helâk oldu, bitti gümânım;
Sana fedâ oldu, hâl ile hayat,
Kaşın ile gözün: dînim, îmânım.
İster isen, al, at beni tamuya,
Cehennem dediğin yedi kuyuya;
Sana tutalalı, oldum soytarı,
Ne edebim kaldı, ne de bir hayâ.
Namrun dağlarında, feryâd-ederim,
Güzelliklerini, hep yâd-ederim;
Ben bu dertlilere, oldum bir Lokman,
Dehâlet edene, imdâd-ederim.
Derde düşenlerin devâsı, bende,
Muhammed Mustafâ vefâsı, bende;
Gam ile hicrandır, aşkın ilâcı,
Halâs olanların, şifâsı, bende.
Eğer nazar etsem, dirilir ölü,
Mevlâya erişir, tutuşan gönlü;
Yanan bir ateştir, aldım elime,
Eğer tutar isem, yakarım külü.
Arş ile Âlânın, bendedir izi,
Süleyman saklayan yedi denizi;
Bu (Emre) yalvarır, gece ve gündüz:
Ölüyüz; diriltsin bu hikmet bizi.
Zapteden: Fuzûle Tezcan
Namrun, Saat:14.55
10.8.1957