Yine bugün bizim hava bulandı,
Bulutları her tarafı dolandı;
Onun için benim gönlüm ferahtır:
Benim emek çektiğim gül sulandı.

Yaz gelince verir birçok domurcak,
Sıtretmeğe (1) etrafında dört kapak;
Dallarında dikeninden bekçi var,
Açılmadan her yanında var yaprak.

Onun için, eken, bilmez korkuyu,
Gıdası güneşten, havadan suyu;
Açılmadan kokusunu saçamaz,
Rengi aydan alır, topraktan huyu.

Âdeme hizmet etmek onun hali,
Dikenlere bürünmüştür her dalı;
Meyvasını vermeden benzeri var:
Birçoğunu aldatır karaçalı.

Öğretmeğe lâzımdır bir bahçıvan,
Yetiştirir, koku alır her zaman;
İçini görmeğe hizmet lâzımdır,
Diken ile güle misaldir insan.

Her adamda bir oluyor mu ahlâk…
Çeşit çeşit yaratmışdurur Hallâk;
Kimisine zekâ vermiş, bildirir,
Kimini akıllı, kimini ahmak.

Kimisine aşkı vermiş, ağlatır,
Kimisinin yüreğini dağlatır,
Kimisini damla eder, kurutur,
Kimisini deryalara çağlatır.

Kimine dünyada verir kanaat,
Kiminin başına koparır afat,
Kimisini kendine yaklaştırır,
Kimisini kendisi eder murtad. (2)

Kimisini ayna eder, görünür,
Kimisine âşikârken bürünür,
Kimisinden yaklaşmış iken kaçar,
Kimisini arar, bulur, sürünür.

(Emre), bildin, bu hallerden ibret al,
Aldatmasın dünya denilen hayal;
Nene lâzım, Dost’a mekândır gönül,
Rahmanı gönülde buldun, orda kal.

Gönül verme, bu dünya olur harap,
Senden sana durmaz okunur hitap;
Dosttan gayri bir varlık isteme sen,
Eğer cennet istersen olur hicap.

Dostu buldun, ne lâzım huri, cinan…
Dost yakındır, ona yetiş her zaman;
Zordur beklemesi mahşer gününü.
Senden sana yakın, söylüyor Rahman.

İster ise eder tamuda ihsan,
İstemezse eder cenneti zindan;
Sen bu sevgilerden ayık, uzak dur,
Onlardan sen geçsen bırakır Şeytan.

Cennet için Âdem’e oldu düşman;
Ona uydu, anladı, oldu pişman;
İbret oldu Âdem ve Havvâ sana,
(Emre), sana ne lâzım huri, gılman…


(1) Setretmeğe, örtmeye, örtmek için.
(2) Mürted, irtidad etmiş. 28.4.1948