Yazmaz oldu kalemler…
Acep ne der âlemler?..
Yine Dosta kavuştum,
Ne derse desin eller.

Âra biz vurduk tepik,
Boyun eğri, değil dik;
Dostu işaret eyler
İki kaşla dört kirpik.

İşaret eder kaşlar,
Gören yanmıya başlar;
Rumuzsuz söyler isek,
Hep eller bizi taşlar.

Sıtır eylemiş rumuz,
Her yemeğin tadı, tuz;
Mücevher saklı olur,
Taş gibi değil ucuz.

Yakuta da denir taş…
Çokları eder savaş;
Hazinenin kapağı
Açılır yavaş yavaş.

Öylece geçer ele,
Böylece gelir dile;
O güzeli göremez,
Kim ederse acele.

Sabreden bulur elbet,
O, gözliyemez izzet;
Taşa misal değil mi,
“Hac” da (1) Hacerül’esved?..

Yürürler daim ona,
Çöllerde kona kona;
(Emre) daim sürüyor
Yüzünü kana kana.

Sürüp ediyor tavaf,
Görmiyen ediyor lâf;
Rengi siyahtır amma,
Muhtaçtır bütür sarraf.

Olmazsa, olmaz ayar,
Bu sözü ehli duyar;
Aman (Emre) gizli tut,
Onu görmesin ağyar.


(1) “Hac”, burada “Kâbe” manasına kullanılmıştır. 28.6.1946