Yaradan rahmetin çok bol,
Taklitten tahkikadır yol;
Senden başka kimseler yok,
Yeter ki sen yan da yok ol.
Yaradanın yardımı çok,
Yeter ki sen yan da ol, yok;
Aşk ateş, sen buhurdanlık,
Bu meydanda sen yan da kok.
Seni o yakan kokular,
Sende nice kokular var…
Âşık olanın âhını
Mâşukası dinler duyar.
O, sada gitmez boşuna,
Bu ahlar gider hoşuna;
Bu yanmış ateşten tacı
Verir sevdiği başına.
İster; âh eyle de sevil,
Başka türlü olmaz kabil;
Mâlâyânî’yi sen terk et
Zikir etsin sendeki dil.
(Emre), sen edersen zikir,
Hiç gönlünde kalır mı kir…
Bu canı Hakka teslim et,
Nefsine olmasın esir.
Uyan da uyma ellere,
Seni düşürür dillere;
Yeter ki gafletten uyan,
Gözünü aç bak Dilbere.
Senin uyanmanı gözler,
Gözünü (1) açmayı ister;
Bütün sana âşık olmuş,
Dikilmiş bakıyor gözler.
Onlara görünmek hüner,
Canını terk etsen eğer;
Canı ver, Cânân alırsın,
Fakat yol, yokluktan geçer.
Aşka bürün, Hakka yalvar,
Âşık olan tutmaz karar;
Hâlinden (2) kimse bilmiyor,
(Emre), gözün Yâr’ı arar.
(1) Senin gözünü.
(2) Senin hâlinden. 26.10.1945