Vücut bir deryâdır, nehirleri: kan,
Kendinden kendine, durmadan akan;
Uç ucuna korsak, koca Küreyi,
Belki birkaç sefer, odur dolanan.
Eğer bilinirse, birtek (Küreyvât)…
Şimdi sâde onu, görüyor âlât;
İçinde gizlidir, nice Küreler,
Adetsiz güneşler, çeşitli hayat…
İlimle müşkildir, zerrenin halli;
Târîf eyliyenin, dönmüyor dili;
Kuşlar kuluçkaya, nasıl yatıyor:
(Hâl-i İstiğrak)tır, onların hâli.
Aklını, fikrini, kendi canını
Unutup, bilmiyor, tek lisânını;
Civciv getiriyor, (âlem-i fark)a,
Dönüp de biliyor, bu vatanını.
Acep bilir miyiz, biz ona sorsak?
Sır anlaşılır mı, kalbini yarsak?
(Tefekkür) suyundan, içmek lâzımdır:
Mansur, neden dedi, kuldur, (Enelhak!)?
Misâl: Muhiddîn’in, kesildi başı,
Ayaklar altına, kan ile yaşı;
(Dînüküm dînar!)dır, deyip basınca,
Îlân etmedi mi, kendi yoldaşı?
Ne kadar söylersek, bitmez gerisi,
Nesîmî’nin yere, düştü derisi:
Bir canın yerine, verirler bin can,
Dâim böyle çıkar, (Emre)nin sesi.
Zapteden : Vasfiye Değirmenci
Ankara, Sıhhat Yurdu.
Saat:14.55
5.1.1953