Tutunmuş yeşil perde.
Görenler düşer perde;
Perdeyi kaldır da gör;
Seyreden, demez: nerde?
Perde ardından söyler,
Onu görür nefse er,
Eğer görmek istersen,
O Dilbere canı ver.
Sadıksan eder kabul…
Onu yapan, nadir kul;
Katranı denize at,
Sen iki cihana dol.
Derya olur, o katra,
Bu derde çare ara;
Bu haller, gayet uzak,
O yollara çıkara.
Bizi çağırır Dilber,
Zor görülür o cevher;
Ölmeğe razı mısın,
Ölümden kalmaz eser…
Acep bilmem, ne olduk…
Biz bu aşka kul olduk;
Önce bir katra iken,
İki âleme dolduk.
Her yüzler döndü bize,
Dilber göründü göze;
Nasıl tarif edelim,
Bu haller gelmez söze.
Gark olduk biz bu hâle,
Gönlümüz zevka dala;
Haydi Dosta gidelim,
Bu varlık burda kala.
Varlık oluyor mâni
Unutmak lâzım canı;
Canı, teni unutan
Seyrediyor Sultanı.
Âşık! bu canı unut,
Bu aşkın elini tut;
Aşk şarabını sundu,
Sana lâyık, al da yut.
Gözü aç, olma mahmur,
Yan da olmasın gurur;
Aranılan o Dilber,
Seyret, karşında durur
O duruyor beraber,
Size veriyor haber;
Mânâ gözün ile bak,
Âdemdedir o cevher.
Emre, seyret “âdem”i,
Hiç kaçırma bu demi;
O Dilberi seyreden,
Muhammed’in hemdemi.
20.2.1944