Tecellî şavkına, hayrandır gönül,
Tutuldu aşkına, üryandır gönül;
Tükenip bitmedik, huzûra erdi,
Rahmandan edilen, ihsandır gönül!
Nereye dönersem, karşımda durur,
Umulmadık yerden, ediyor zuhûr;
Akıl; vakıt ile, günü unuttu,
Her aldığı nefes; durdurur huzûr.
Namaz kılmaz derler, gaafil değildir,
Bilmiyecek kadar, câhil değildir;
Gözümün perdesi, ateşe yandı,
Arzû ile emel, hâil değildir.
Cenneti, gılmânı, değiştim (Aşk)a,
Gönlüm rasgelmiyor, o (Yâr)dan başka;
Nereye dönersem, kıble görünür,
Hareketsiz secdem, dâimâ Hakka.
Bana küfür olur, atarsam adım,
Şükür, kabûl oldu, benim murâdım;
Târîf eyliyene, gönlüm karıştı,
Adından ayrılmaz, söylenen adım,
Beden dünya ile, gönlüm beraber,
Her vakıt, her saat, alıyor haber;
Arkasına uydum, (Diri İmam)ın;
1370 yıl, geri mi rehber?
Kıbleyi bulunca, önümüzdedir,
Ağzımızdan çıkan, ünümüzdedir;
Bu yanık gönlümüz, (Hicaz) olalı,
Doğup da batmıyan, günümüzdedir.
Dirildik, kalmadı, havf ile recâ,
(Tasavvuf) götürdü, bizi o (Hac)ca;
Günbegün terakkî yolu açıldı,
Medeniyet şavkı, gelip doğunca.
İç terakkî etse, büyütür dışı:
Gövdeye göredir, insanın başı;
Hoş görüyor (Emre), altı tarafı,
Kimse ile yoktur, onun savaşı.
(Dün) geridedir de, (Bugün) ileri;
Kimler inkâr eder, her ilimleri?
Doğan, mutlak büyür; nakliyâta bak;
Canlı mahlûk olmaz, olmazsa deri.
Zapteden : Fuzûle Emre
Saat: 10.30
24.1.1953