Tecellî eyledi, şikâyet günü,
Şeytan ile nefis, eder düğünü;
Başı başa verip, ederler feryat,
Her tarafı sarar, onların ünü.
Her gecenin sonu, değil mi sabah?
İçini görmiyen dertli, eder âh;
Böyle kurulmuştur, (Hâl)in kaanûnu,
Mührünü basmıştır, Hazreti Allah.
Uzaktan seyreden, oluyor rahat,
Dimâğında durur, tükenmedik tad;
Kimseden kimseye, olur mu fayda?
Hâtemi basandan, oluyor imdat.
Bilerek varıp da, olmalı teslim,
O sana öğretir, mânevî ilim;
Bu dünyâda kimse, huzûr bulmamış;
İçinden çekilen, oluyor sâlim.
Kimselere etmez, Âdil, iltimas,
Gaayet rahat olur, edenler temâs;
Keyfin tecellîsi, şükür, doğmuştur,
Varıp seyredenler, hiç tutar mı yas?
Sırrını anlayan, oluyor diri,
Elemle korkudan, hem dahî berî;
İçinde garkolan, koymuş gitmiştir
Tasavvuf denilen, nurdan eseri.
Bâzısı bırakmış, canlı bir eser,
Yazarken, etmişler, fedâ, birçok ser;
Ehli olmıyana, eğer göstersen,
Canları sıkılır, hem dahî küser.
Hakîkat, olur mu, kolayca hazım?
İlâhî, bu Kudret; böylece lâzım;
(Emre)nin kulağı, dünyâyı dinler,
Mânâdan çalınır, duyana sazım.
Zapteden: Selçuk Yaşaroğlu, Selim Akgül.
Saat: 9.20 – 9.35
25.4.1954