Sevdiğimiz hayat, esen yel gibi,
Bizim zannederiz, gider el gibi,
İki yok arası, bir vâra benzer,
Ölçüsünün boyu: karış, el gibi.
Bu dünyaya gelip, bir göz açarsın,
Nedir, hiç bilmezsin; böyle nâçarsın;
Saatı gelince, bilinmez yere,
Düşman kovar gibi, durmaz kaçarsın.
Acebâ kimdedir, irâden senin?
Nereden verildi, müsâden senin?
Ben! deyince, neye sâhipsin gönül?
Verilen bu canı, iâden, senin.
Hangi ilim eder, bunun hallini?
Keser, söyliyenin, bu halk, dilini;
Bilip, bildirmesi, ne kadar müşkil.
Nice anlıyanın, bükmüş belini…
Gözünen görünmez, kârı, kazancı,
İçi çok tatlıdır, görünür acı;
Kökü semâdadır, dalları yerde,
Meyvaları: gönül; beden, ağacı.
(Tûbâ) dedikleri: insana benzer,
Sen seni unutsan, o, sana benzer;
Gıdâsı: göz ile, kulaktan olur,
(Emre) söyler, dinler, lisâna benzer.
Zapteden : Fuzûle Emre
Saat: 10.20
13.2.1953