Senden başkasına, veremem meyil,

Zümrüt müdür ulu dağlar…
Ne güzel yaratmış, Nakkaş-ı Âlem…

Senden başkasına, veremem meyil,
Cennet, hûri, gılman, oluyor hâil;
Gözümü, gönlümü, ihsân-eyledin,
Gayriye veremem, kimsenin değil.

Karadaki sular, deryâdan gelir,
Âşıkların canı, Mevlâdan gelir;
Herşey döner, gider, aslına doğru,
Topraklardan değil, bâlâdan gelir.

Cemâlini gören, ebedî ölmez,
Bir şeyi sevip de gafletle gülmez;
Minberi, Kâbesi: iki kaşındır,
Seyrânı bırakıp, yere bükülmez.

Söyledin onlara: (Cemâlime bak!)
Bilmiyenler der ki: küfürdür, bırak!
Yüzüyün ışığı, olmuştur deryâ,
Onlar neylesinler, olmuşlardır gark.

İsyan gibi olur, bu, akla göre,
Güneş ne eylesin, görmiyen köre?
Ateşe düşerdi, bu iki cihan,
Herkese görünse, o (Yüz), bir kerre.

Âşikâr olsaydın, hayat kalmazdı,
Gaflet dünyâsında, kıymat kalmazdı;
Kimseler kimseyi farketmez olup,
Ne bir ikilikle, bir ad kalmazdı.

Oldukları gibi, eyledik kabûl,
Kesreti, görürüz, böylece makbûl;
Senlik ile benlik, hoş görünüyor,
(Emre) onun için, etti tenezzül.

Zapteden: Vasfiye Değirmenci
Saat:13.30


23.1.1957