Sen nur musun, et misin?

Bu nasıl derd imiş, merhemi yoktur?
Ne kadar güzeldir (beşer)…

Sen nur musun, et misin?
Mevlâdan dâvet misin?
Bilenler, eder tavâf,
Hacerül’esved misin?

Bilmem, berâber misin?
Âleme rehber misin?
Senden okunur hutbe,
Bir canlı Minber misin?

Kışlar mısın, yaz mısın?
Bilene Hicaz mısın?
Seni gören, yok olur,
Mânevî namaz mısın?

Kimisi diyor ki: (Rab);
Olmuş bir canlı Kitab;
Yüzün secde-i Rahman,
Bedenin, olmuş Mihrab.

Sensin Kâbe örtüsü,
Sensin Dilberin süsü;
Dinleyene vâizsin,
Muhammedin Kürsüsü.

Târif-eder sureler,
Anlayıp da göreler;
Mekânın Arş-ı Âlâ,
Yok olup da ereler.

Sensin âşıka bakan,
Türlü çiçekten kokan;
Bu (Emre) anlayınca,
Gözlerinden aktı kan.

Zapteden: N. Yöntem, Ş. Uçkan, Vefa Kurttepeli.
İstanbul, Saat:00.15


21.10.1959