Sanki biz de geldik, fânî dünyâya,
Ömür, devran geçti, bu baştan gûyâ…
Zerre-i vâhitken, olduk bir umman,
Çok şükür, garkolduk, düştük deryâya.
Göze görünürüz, sanki bir beden;
Sulardan dokunmuş, ilik ile ten;
Biz bir merkez olduk (sırr-ı İlâh)a,
Mutlak bize uğrar, gelip de giden.
Dilimiz, ağzımız, oldu Cebrâil,
İki kulağımız: duyan İsrâfil;
Sûrun düdüğünü, durmadan çalar,
Bizim burnumuzdur, melek Mîkâil.
Bizi târîf eder, her söyleyen dil,
Mevlâ makaamına, olduk bir delîll;
Geldiğimiz yere, hayatta vardık,
Canı teslîm-ettik, neyler Azrâil…
Ona ayna olmuş, bakan gözümüz,
Emir alır, verir, dâim özümüz;
(Sidre-i Müntehâ), (Arş-ı Âlâ)dır,
Hakka âşıklara, mânâ yüzümüz.
Anladınsa, (Emre)! secdeye bükül,
Can Hakka gidince, olacaksın kül;
Eğer eylemezsen, olursun İblis,
Hayat elde iken, sen de tenezzül.
Zapteden: İhsan Yöntem
Namrun, Saat:1.10
8.9.1958