Ninni deyim, uyu, ey tatlı bebek!
Kalbinde Rahmandır, gözünde melek;
Aşka garkolmayan, bilemez seni,
Hiç nasîb-olur mu, bilmeze, görmek?
Zerre ile küllü, istîlâ, sensin,
Binbir ismin vardır, o (Mevlâ), sensin;
Seni uyutursam, olursun (Muhît),
(Şeş cihet) denilen, o bâlâ, sensin.
O (Ledün İlmi)nin, esrârı sensin,
Her ehl-i îmânın, ikrârı sensin;
Bir ismin (Cemîl)dir, bir ismin (Celâl),
Kabâhat örtenin (Gaffâr)ı sensin.
Bazı kullarına, eyledin hitap,
Zâlim olanlara, edersin azap;
(Rahîm) sıfatın var, eyle merhamet,
(Cemâl)in var, neyler (Şedîdül’ikaab)?
Seni sevenlerin, dilleri sensin,
Göğe kaldıranın, elleri sensin;
Sekiz cennetin var, hem yedi tamun,
Hicret edenlerin, elleri sensin.
Öyle bir (Muhît)sin, taş ile dağı,
Yeşermiş âlemin, bahçesi, bağı;
Yerler ile gökler, seni alamaz,
Bildik: mekânındır: (İnsan Dimâğı).
(Kürsü)n kurulmuştur, (âdem gözü)ne,
Yönünü dönenin, (gülen yüzü)ne;
Sende yok olunca, (İsmâil Emre),
Girip, anlatırsın, onun sözüne.
Âşıkın malıdır, değil (taassup);
Huzûrunda, onlar, olur mu mahcup?
Gözlerinden gören, dilinden diyen,
Biliriz ki sensin, olmazlar mağlûp,
Zapteden : Fuzûle Tezcan
Ceyhan, Saat:20.30
13.2.1959