Neyi sevsem, bakarım onu, ölü…
Her taraflar diridir, sonu ölü;
Âdetidir, mekânı daim harap,
Kendi diri, giydiği donu ölü.
Senin için gezerler diyar diyar,
Zannederler evini, o (Dört Duvar);
Âşikârken senin yüzün her yerde,
Her taraftan Mekke’ye gider, arar.
Bir misal de minarede müezzin…
Kulağını kapar da anlatır din…
Eğer senin olmazsa inayetin,
Söylediği sözüne olmaz emin.
Durmadan der: bilirim! bildiririm!
Söylediği sözleri işitir kim?
Diyen, bilmez; duyanlar, demez sözü…
Dirilere kapalı hep bu ilim.
Bilmek ister isen, sen öl, ölmeden,
Canlıca cenaze olsun bu beden;
(İki sefer öl, diril!) demiş Ahmet,
Sözü söyliyene uydu isen sen.
Hakikatı bilir canlı cenaze,
(Hâl) i tarif eder o geze geze;
Kur’an manasını uğraş da öğren,
İnanmazsan, sofu! sen sözümüze.
Duyanlara eksik koymamış Kur’an,
Âşıklara tarif eylemiş Rahman;
Vicdanı eline al da sen uğraş,
Eğer sende varsa zerrece iman.
Gözünü aç, şafak atmıştır, uyan,
Ömür dediklerin gider her zaman;
O (cennet) i bırak, dostluğuna bak;
Âdem ü Havvâ’ya neyledi Şeytan?..
Etrafa bak, seni ediyor takip,
Uyar isen hiçbir hâl olmaz nasip;
Hakka âşık isen tefekkür eyle:
Huri, gılman, vildan sözleri ayıp.
(Emre) nin sözünü işitir kaya,
Muhit olan Haktan sen eyle hayâ
Geçer isen arzu ile emelden,
O (yüz) ü seyredenğ (1) sen doya doya.
(1) Seyredersin.
13.10.949