Nefs elinden nelen çeker, nice kul…
Kendin verdin dönüp dersin: sen kurtul!
Halâs etsen bozulur mu, Yaradan!
Yaratırken tertîb ettiğin usûl?

Olmuş nice ihtiyara tebelleş…
Kuvvetlidir; dönüp dersin: var, güleş!
Nice Rüstemleri, yere vurunca,
Parçalayıp eylemiştir o, bir leş.

Kur’ânda söyledin: Onu öldürün!
Birçoğunu parçalar, eder düğün;
Yarattığın kullar, gelip geçiyor,
(Kaalû belî)den yaşıyor, hem bugün.

Sen kuvvet vermezsen, yetişir mi güç?
Nicesini âleme eder gülünç…
Kulağı duyana, dersin her dâim:
(Sâlim bir Belde)ye kurtul da, sen göç!

Oraya varmak için, lâzım hüner,
Yetişince, bizdeki varlık söner;
Kapısını nereden bulalım biz?
O (Dağ), sağa, sola, her yana döner.

Arayan, bulamaz, dağ ile taştan,
İşâret eyledin: (Sâdık Yoldaş)tan;
Niyet eyliyeni, ettin, Cânânım!
Arzû, emel, hem de, verdiğin baştan.

Mûsâ yürüyünce, neyledin ona…
Rumuzla gösterdin, zâlim (Fir’avn)a;
Bu (Emre)nin yetişmez oldu aklı
Kulların önüne çıkan oyuna.

Zapteden : Fuzûle Emre
Saat:15.45 – 15.54


6.4.1954