Ne zâlimdir bu irticâ…
Çünkü benzer sert ağaca;
Gaflet için olmuş me’mur,
Okutmaya, olmuş hoca.

Bunlar terakkîye düşman,
Geriliği sever her ân;
Dîn-i Mübîn arar iken,
Önlerine çıkar: Şeytan.

Olmaz bunlarda merhamet,
Münevvere eder zahmet;
İlim tavsiye eyledi,
– Bunlar duymamıştır – Ahmed.

Zamanlar, olmuştur tebdîl,
Geri hâller, oldu zâil;
(Dâimâ ileri!) derken,
Geriye dönüyor câhil.

Bakın neler olur dünyâ…
Çıkmak istiyorlar aya;
Kılık kıyâfet kurtarmaz!
Sakal, halâs-eder gûyâ…

Meded- olur mu bize kıl?
Mutlak lâzım olan : akıl;
Bütün dünyâ ayıkmıştır,
Ey taassup! sen de ayıl.

İdrâk-ile: diri hayat,
Tebdîl-olunca bu sıfat;
Duâ ile biter mi iş?
Bu dünyâyı tutan: san’at.

Kur’an der ki: İlim öğren!
Tâbi’ olur, onu gören;
Nice hadîs söylenmiştir,
Duyunca, hayrân-oldum ben.

İşitmiyen, kulak mıdır?
Zikreyleyen, parmak mıdır?
İlim yolu: bilgi ile;
Varıp giden, ayak mıdır?

Bilmiyen akıllar, sakat;
Câhillerden çıkar afat;
Yerde gezen kazma, kürek,
Şimdi uçar, oldu kanât.

Anlıyana, bunlar ibret,
Bilmiyenlere de: zillet;
(Emre) ister Yaradandan:
Bu millete eyle himmet!

Zapteden: Behîre, Hamdi ve İsmail Muallâ, V. Değirmenci, M. Özhatay.
Saat: 00.30-00.45


3.1.1960