Ne ağlarsın ey naci! (1)

Âşık, gördü Âdem’i
Dostum için oldum verem,

Ne ağlarsın ey naci! (1)
Yürekte çoktur acı;
“Aynel yakîn” bulanlar,
Hergün oluyor hacı.

Ben de dosta gideyim,
Gamdan yemek yiyeyim,
Dost ateş gömlek vermiş,
Getir bana, giyeyim.

Dosta gittim, ulaştım,
Nice yollar dolaştım;
Cânânı bulmak için
Gece gündüz uğraştım.

Âşık yatakta yatmaz,
Gaflet çirkine batmaz.
Dosta âşık olanlar
Dünyaya gönül katmaz.

Nefsin boynun vurayım,
Merdan olup durayım;
Âşık savaştan korkmaz,
Nefse tuzak kurayım.

Münkirleri öldüren,
Gönlü nurla dolduran,
Nefsini tepeler o:
Dost yüzünü güldüren. (2)

Yârab, kuvvet ver bana,
Ahdeyledim ben sana;
Ahdinde duranların
Gözü boyanır kana.

Ciğer, içinden pişe,
Nurla dola bu şişe;
Dost yoluna gidenin
Başı yerlere düşe.

Kibri, kini sürmeli,
Dost yüzünü görmeli;
Nurdan taç giymek için
Canı Dosta vermeli.

Yüzü: âyeti Kuran..’.
Durma gönül, Dosta yan;
Bu Kur’anı bilenler
Dünyada istemez can.

Mihrabım: kaşın yayı….
Gönül çalıyor nayı;
Bilip secde etmezsek
Emekler olur zâyi.

Âşık rengi sarıdır.
Gönlü şirkten arıdır
Günahından korkanın
Dost, gönlünün yârıdır.

Yine noldun sen (Emre),
Yanarsın göre göre;
Senin bu günahını
Nasıl taşısın Küre…


(1) Naci = necat bulan.
(2) Nefsini, ancak, Dostun yüzünü güldüren insan tepeliyebilir.