Meğer ki bu aşka yansın,
Ciğeri kana boyansın…
Dostum! Senin için yandım,
Benim gözüme ayansın.

Benim gözümden sen gitme,
Görün bana zulüm etme;
(Emre)! bir ateşe düştün;
Yan, fakat varlıktan bitme.

Yanmak lazım nice zaman,
Yanana olursun ayan…
Sana mekân tutmak ister;
Sana, mekân olmuş insan…

Seni seyrederim her an,
Bana lâzım değil burhan. (1)
Ben seni gördüm de çıktım,
Dilberimdir iki cihan.

Ay ile güneş beraber,
Birbirine eder haber…
Benim hâlimi görenler,
Aslâ eylemezler keder.

Canıma ateş bıraktın,
Çünkü sen yüzüme baktın;
Bir kerre seni görünce
Benim ciğerimi yaktın.

Yedi yerlerinden deldin,
Verem ettin sonra geldin;
Akıl nasıl idrâk etsin,
Ben yoğum, sen seni bildin.

Bileyim deyince seni,
Ateşe tutturdun teni;
Canı, teni neyleyim ben…
Canım! âşık ettin beni.

Bu hale ettik iftihar,
Can gözlerim sana bakar;
Kim ki bana kulak verir,
Hâlim onları hep yakar.

Bu sözlere can dayanmaz,
Duyanlar âteşte yanmaz,
Hep sana âşık olanlar,
Bilmem ki nasıl uyanmaz…

Eğer âşık isen uyan,
Haktan gelen şerbete kan.
Dilber! âşıklara görün.
Onlar sana, durur divan.

Onlar daim seni gözler,
Sana dikilmiş hep gözler;
(Emre) durmadan yanıyor,
Sana hasret olmuş, özler.


(1) Burhan = delil, keramet, mûcize. 24.1.1944