Kimi Dostu arar, kimisi Hicaz,
Kimi fani olur, kimi bulamaz;
Eğer varıp tarif edersek ona,
Dinler de anlamaz, eder itiraz.

Aslını göstersek, değil, der, vildan,
Huri, gılman görse, o durur divan!
Durmadan kocarsın, aslına ulaş,
İbret ile seyret, uyan ey civan!

Her neye verirsen burada meyil,
Sevdiğin, oluyor, gözüne hail;
Uzatma parmağı, ateştir, yakar,
Bütün Yaradanın, kimsenin değil.

Benim! diyen, malı bırakır, gider,
Çiftliğe, bahçeye ekmişken bider;
Gaflet gömleğini çıkaramıyan,
Bir şeyle haşrolur, başka ne eder?

O Yâr’a yetiştik, bize bu yeter,
Varırken akıttık her taraftan ter;
Kaf dağı üstünde bir ağaç olduk,
Zümrüd Kuşu kondu, durmadan öter.

Öterken dinlemez, duyarsa haset,
Âşık olmayınca, olur mu kısmet…
Bu hâl, Kâbe etti, kimseler görmez,
Bizler olduk orda Hacerül’esved.

Manevî hacılar ediyor tavaf,
Ettiği günahlar hep oluyor af;
Dört el ile koymuş Muhammed Emin,
Kıymet biçer iken o olmuş sarraf.

Gelip de yüz sürer o, hiç durmadan,
Kıymetini bilen, hâli sormadan.
Bu (Emre) götürür arzu edeni.
Dağlarda, çöllerde onu yormadan,


3.3.950