İşte gene tuttu, aşkın pençesi,
Nasıl durdurayım, yanarım, sesi?
Ateşlere kesti, benim bu kalbim,
Zor alır, veririm, ben bu nefesi.
Kimseler göremez, beni dışımdan,
Kendi tutuşturdu, yakar, başımdan;
Nice deryâları, dâim doldurur,
Durmadan ağlıyan, gözler yaşımdan.
Nazarla pişirdi, eyledi kebap,
Günâhımla yandı, berâber, sevap;
Aklımı, fikrimi, küle çevirdi,
Ben nasıl eyleyim, dünyâyı hesap…
Azrâil kuşları, başımda döner,
Onlar fırsat bulsa, birikip biner;
Cihan ateşine, benzemez, yakan,
Acep hangi suya, girersem, söner?
Nice kürreleri, dumanı sarar…
Durmaz tenvîr eder, eylemez zarar;
İlimle, akılla, târîfi yoktur,
İdrâk eylemiyen, gelir de sorar.
Târîf edilir mi, ağrıyla acı?
Gönülleri tutar, görülmez sancı;
Bir gama garkoldum, tûfâna benzer,
Yine kendindendir, derdin ilâcı.
Boğulur, ederim, yine iftihar,
Ölürken, gözlerim, Yakana bakar;
Canım fedâ olmuş, kirpiklerini,
Gözümün şâhına, durmadan sokar.
Bu ölü canımı, eyledi diri,
Beni nûr eyledi, değilim deri;
(Emre)! yol gösteren cisim değildir,
Yere, göğe sığmaz, Akıl rehberi.
Zapteden : Fuzûle Emre
Başlangı Saat :18.20
Bitiş Saat :18.35
12.3.1954