İnsanın yüreği, benzer yüzüne,
İçinde görünen: kendi, gözüne;
Herkes sevdiğini, durmaz zikreder,
Hâlini bilmeğe: bakın sözüne. (1)
İnsanın aynası, yine insandır,
İçini gösteren: diyen lisandır;
Kiminin dilinden, Rahman nutk eder,
Nefsine uyandan, söyler: Şeytandır.
Aşka tâbi olan, alır ilhâmı,
Dostunu zikreder, dâim kelâmı;
Beyin; mîde gibi, durmaz çalışır,
Zorca hazmedilir, kelâmın hamı.
Akılın hazmına, derler: tefekkür,
Hak tecellî etse, zanneyler küfür;
(Cibrîl)e emretmiş: Meryem burnuna,
Hem de kulağına, yetiş de üfür!
(Îsâ) varlığına, olmuş hâmile,
Esrâr-ı İlâhî, gizlenmiş dile;
Ne kadar âşikâr, eylese bilen,
Bu (İlmi Ledünnî), söylenir böyle.
Kitaptaki hurûf, kâfi gelmiyor,
Söyleyip işitmek, herşeylerden zor;
Bu (İsmail Emre), aşka bürünse,
Her canlı mahlûktan, ediyor zuhur.
Olmuş, cana taksim, binbir sıfâtı,
İnsana verilmiş, sevilen (Zât)ı;
Seyredip görmüştür, bu hâli (Emre),
Geri teslim etti, bütün hayâtı.
Zapteden: Fuzûle Emre
Saat:21.15
(1) Bir insanın hâlini bilmek ve anlamak için sözüne bakın. 28.5.1952