Hırsızlıkta mahir, hayvancasına,
Girer, hücum eder, gül goncasına,
Bilmez de takılır, şer kancasına..
(Cahil zalim!) denmiş; yerli yerince.
Zamanı gelmeden, ayağa kalkar,
Girer bir bahçeye, her yanı yıkar,
Sohbet etse, onun, kelâmı kokar;
(Cahil zalim!) denmiş; yerli yerince.
Ok gibi batıyor, söylerse, sözü,
Cahilin, güler mi, ateşten, yüzü; (1)
Harâma seyreder, her vakıt gözü;
(Cahil zalim!) denmiş; yerli yerince.
Konuşurken, sanki, ediyor savaş,
Her daim sert söyler, hiç bilmez yavaş,
Güleç yüzü olmaz, daim çatar kaş;
(Cahil zalim!) denmiş; yerli yerince.
Yüreği katıdır, bir dem gülemez,
İyiyi, kötüyü, bakıp, bilemez,
Suçunun affını, Haktan dilemez..
(Cahil zalim!) denmiş; yerli yerince.
Safânın yerine, çekerler azap,
Bir zaman kâr etmez, onlara Hitap..
Neylesin onlara, inen (Dört Kitap)…
(Cahil zalim!) denmiş; yerli yerince.
Muhammed neyledi, Ebûcehil’e…
Her daim isterdi, imâna gele;
Nûru bırakıp da, bakardı küle;
(Cahil zalim!) denmiş; yerli yerince.
Gelip geçenlerden, (Emre)! al ibret,
Etsen, inkâr eder, onlara hizmet;
Sen şefkat edersin, ederler hiddet;
(Cahil zalim!) denmiş; yerli yerince.
Zapteden: Vasfiye Değirmenci
Saat : 12.45
(1) Cahilin ateş olmuş yüzü hiç güler mi? 10.8.1951