Hiçbir kulun hâli, tutar mı karar,

Bir dem gelir, beni, nice gam sıkar,
Bu dünya bir leştir, tâlip olan: kelp; (1)

Hiçbir kulun hâli, tutar mı karar,
Anca bir halınan, hallanmış Gaffar; (1)
Bu yüzkarasiyle, biz neyleyelim…
Biliriz ki senin, bir ismin Settar.

Sen hitâbeyledin, işiten kula,
Bakarak görmezsek, hâlimiz nola…
Bizler bir beşeriz, bir karar durmak. (2)
Kur’anda söyledin: sığındık, Mevlâ!

Gözü görenlere, ettin işaret,
Kulağı duyana, hem de beşaret;
Tanrılık istemek, senden, İlâhî! (3)
Bizi kabul eyle, budur hidayet.

(İlm) ile, (Hâl) ile, geçek (Sırât)ı, (4)
(Aşk)ını ihsan et, cümle sıfâtı;
(Defter)i, (Mîzân)ı, bilene göster,
Sende yok eyle de, edek berâtı. (5)

(Yehdiyallahu), hem de, (limen yeşâ’); (6)
Yalan sâdır olmaz, hiç senden, hâşâ!
Onun için gamla, keder kalmadı:
Duyup anlayınca, gitmez mi hoşa…

İbadetlerime, yok ihtiyacın,
Ben zahmet çekersem, bilirim acınğ; (7)
Güne, kula benzer, meyva veriyor,
İşitip duymaktır, (Tûbâ Ağacı)n. (8)

İhâta eylemiş, felekkiyyâtı,
Bu (Dört Kitab)ı da, cümle âyâtı;
(Emre) durmaz yiyor, cismi lâtiftir,
Hiç dirilip ölmez, aldı hayatı.

Bu can, kabul etmez, burada illet:
(Lem yelid) âlemi, hem (Ve lem yûled); (9)
Bu söz kendisinden, kendisinedir,
Söylenip duymaya, (âdem)dir âlet.

(Dakım)ı olmazsa, nider sanatkâr? (10)
Bu hâl meydandadır, edilmez inkâr.
Bütün varlık fâni, (Söyliyen) Bâkî;
Yârab! senden başka, kalmadı bir var.

Her yana hükmedenğ, Vâhid ü Kahhâr!
Her cisme sahiptir, bir sıfatın var;
Sen âşikâr oldun, kalmadı güman,
Gönlüm mutmaindir, gözlerim arar.

Ağzımdan, dilimden, edersin hitap,
Gözlerimden çıkar, gün ve âfitap: (X)
(Birabbilfelak)ı, söyliyen benim!
Bu (âdem) sıfatı, olmuştur nikap.

Can düşünmiyenler, yaklaşır, açar,
Sahibolanlar da, görünce kaçar,
(Ağzımı açmayım), derdi bu (Emre),
Bu (Aşk) bastırınca; söyledi nâçâr.

Zapteden: Fuzûle Emre
Saat:20

(X) ‘de saat 10.15 te doğan; fakat bu mısrada kesilen bu doğuş, iki gün sonra, ‘de ve saat 20’de tamamlanmştır.


(1) Bir hâl ve karar üzre ancak Allah kalabilir. Bir halınan = Bir hâl ile.
(2) Durmak = Durmayız.
(3) İstemek = İstemeyiz.
(4) Geçek = Geçelim.
(5) Edek = Edelim.
(6) Allah, istediğine veya istiyene hidayet eder.
(7) Acınğ = Acırsın.
(8) (Tûbâ ağacının kökü yukarda, dalları aşağıda olurmuş. İnsanın da kökü, yani başı yukarıda; dalları, yani elleri ayakları aşağıya doğrudur. Demek ki Tûbâ ağacı “Kâmil İnsan”mış. Tûbâ ağacı, güneşe de benzer; güneşin de kökü semada, dalları, yani ışıkları aşağıya dığru. Bir meyvaların hulâsası: işitip duymaktır) deniliyor.
(9) Allah, doğurmaz, başkası tarafından da doğurulmadı.
(10) Dakım = Âlet. Meselâ marangozun kullandığı âletler. 12.12.1951