Her hâl zevale erer
Yok olur birer birer;
Gözlerini aç da bak,
Gidenden var mı eser?

Dost kalır daim bakaa (1)
Bilen, canı bıraka;
Bu devri görmek için,
Gözler, içinden baka.

Hak verdiğini alır,
Kudret sahibi nâzır;
Görünen helâk olur,
Kendisi bâkî kalır.

Çok haller eder zuhur,
Anca (2) kendisi durur;
Lemyelid ve lemyûled,
Ne doğar, ne doğurur.

Anlasalar zevk ile,
Bu kadar gelir dile;
Bu hikmeti görenler,
Olur onunla bile. (3)

Aşkı ile erilir,
İrfaniyet verilir;
Aşk ile yapışanlar,
Ölü ise dirilir.

Kevser suyundan içer,
Burada konar göçer;
Ayıkalım kardeşler,
Bu varlık çabuk geçer.

Bütün varlık emanet,
Bilenler etmez minnet;
Yokluğu bilmek için
Lâzımdır Dosttan himmet.

Her var, (4) yoğun gölgesi (5).
Yokluktan gelir sesi;
Bu beden bir hayaldir,
Verir, alır nefesi.

Bilenler zevka düşer,
Kalkar aklından beşer;
Gözü açık olana:
İşte kurulmuş mahşer.

Haşroluyor bütün hâl,
Sene geçiyor; hayal…
(Emre), canın sendeyken
Yok ol, eyleme ihmal.

Yok ol, tutmasın gurur,
Tutarsa yere vurur;
Varın kanı iliği
Canı çıkarsa kurur.

Bir söz diyeyim, bakın,
Hak fukaraya yakın;
Muhammed demedi mi,
Vârı elden bırakın?..

Ümmeti sözü tutar,
Varlığı elden atar;
“Fakrî fahrî” haliyle
O ederdi iftihar.

Varlık biter, yokluktan,
Dirilik olur ihsan;
Muhammed bu hâl ile
Oldu cihana sultan.

Nebî âhir zamana,
O hayat verir cana;
Eğer hâl ehli isek,
Bulup uyalım ona.

Yürüyelim izine,
Biz uyalım sözüne;
“Mürşid-i dânâ” odur,
Bakın diri gözüne.

Ölmez, o daim diri,
Hak dervişinin pîri;
(Emre) aşka yanalı
Ondan alır haberi.

Hacet yok Cebraile,
Olmuş onunla bile; (6)
Onunla bile olan,
Diridir, nasıl öle…


(1) “Bâkî” yerinde kullanılmış.
(2) Ancak.
(3) Bile = beraber.
(4) Var = varlık yerinde kullanılmıştır.
(5) Yok = yokluk yerinde kullanılmıştır.
(6) Bile = beraber. 27.6.1946