Hâlimi bilmiyen, der: ağlama, gül!
Neler çekiyor bu bendeki gönül…
Tâmîri mümkün mü, kadeh kırılsa?
Önüne geçilmez, böyledir usûl.

Baykuşlar ötüyor, vîrâna benzer,
Örtülmüş defîne; zindana benzer,
İçini göstermez, duvarları var,
Garipler mekânı, bir hana benzer.

Sahibi gelip de, tâmir eylese,
Kendi idrâk eder, hâli ne ise;
Akıl gözü ile, bakılırsa eğer;
Benzer: bülbülleri uçmuş kafese.

Karanlık olursa, azâba benzer…
Yanarsa ışığı, pervâne gezer;
Kerpiç ile taşı, eğer dağılsa,
Kimse îdrâk etmez, sahibi düzer.

(Emre)! merak etme, sen ona güven,
Seni idrâk etmez, dilinden öğen; (1)
Kahırdan çıkıyor, her olan lûtuf:
Bak neler ediyor, altunu döğen…

Zapteden: Fuzûle Emre
Saat: 8.30


(1) Dilinden = Dışından; kalbden ve samîmî değil. 13.12.1952