Hacet var mı huzûra…
Cennet istiyen dura…
Farz ve sünnet yapamaz,
Deme ehli kubûra.
Âşıka sorma sünnet,
Arzusu, değil cennet…
Sofu! senin dediğin,
Âşıklara olur sed.
Âşık bilir mi farzı…
Ölüye dönmüş tarzı;
Sevdiğini görünce
Kalmamıştır bu arzu.
Ölüye sorma namaz,
O, bilip de kılamaz:
Aşk hâlini bilenler,
Hiç kimseyi kınamaz:
Her daim Dosta bakar,
Göremezse eder zâr:
Dostun hâli acayip:
Sevdiğini çok yakar.
Dost, sever, der : yanmalı,
Yanan, düşünmez malı;
İstersen seyret beni,
Var mıdır dünya hâli?..
Sevse idim dünyayı,
Bilemezdim Mevlâyı;
Bak Kayıs mecnun oldu.
Seyredince Leylâ’yı.
Neyler Hakkın sevgisi…
Bir oldular ikisi…
Âşık, Mâşuk’u bulsa,
Varlıktan kalmas hissi.
İki cihan yıkılsa,
Âşık altında kalsa,
Hiçbir yeri acımaz,
Sevgilisini bulsa.
Bulursa sevdiğini,
Aklına gelmez dini;
O âşık, Mansur olur,
Takınır dâr ipini.
(Emre), der iken titrer,
İçine ateş girer;
Aşk gelirse söyliyor,
Sizlere birer birer.
29.9.942