Güvenme dünyanın dönen haline,
Gelen bilmez, konar ateş dalına;
Bilmiyerek giyer gaflet gömleği,
Parmağını banar zehir balına.

Kendini ağılar yiyince tadı,
Yavaş yavaş başlar ölüm feryadı;
Konacağı yeri görmez gözleri,
Yarayı alınca açar kanadı.

Beğendiklerini alta geçirir,
Ecel şerbetini verir, içirir;
Gösterir bal gibi, sanınğ (1) penzehir,
Evveli tatlıdır, emsalsiz zehir.

Aslâ kurtulamaz her gelen insan;
İçirmek için o çok döker lisan;
Gayet tatlı söyler, rıza gösterinğ (2)
İçer içmez kurur damardaki kan.

Dilin ile verinğ (3) ecel hükmünü,
Bir anda devr edenğ (4) ömürle günü;
Aklından fikrinden geçirmediğin,
Sevdiklerin yapar ecel düğünü.

Zamanı geçmeden yakanı kurtar,
Sana bildirmiştir Hazreti Gaffar;
Cahiller zalimdir, sen ilim öğren,
Gözün ile seyret, kurtarsın ikrar.

Görmeden, bilmeden olur mu iman?
Kulaktan duyanın her hali güman;
Nefsini öldür de canın dirilsin,
Acele eyle sen geçmeden zaman.

Çokları istiyor dünyada Kur’an,
Boşuna istiyor ahrette iman;
Kütüphane dolu kitaplar ile,
Ne faydası var, olmazsa irfan?..

Ne faide eder imana ahret?
Böyle mi söyledi bizlere Ahmet?..
Doğrusunu derse biçare (Emre)
Anlamıyan, dönüp ediyor hiddet.


(1) Sanırsın
(2) Gösterirsin.
(3) Verirsin.
(4) Edersin. 23.7.1948