Gözleriyin aksi, düştü her göze,

Ateşlere atarlarsa,
Kulların âcizdir, her kuvvet senin,

Gözleriyin aksi, düştü her göze,
Onlardan da müjde, veriyor bize,
Seyreyliyen, olur, canlı cenaze;
Her gözü severiz, gözlerin için.

Aşkın cazibesi, edilmiş taksim,
Âşıklar görüyor, ne bilsin âlim…
Görenler, ediyor, mânevî tâlim;
Her gözü severiz, gözlerin için.

Zannederler birdir, Hacerül’esved…
Her taraflar, olur, görene cennet:
Lâyık olanları, ederler davet;
Her gözü severiz, gözlerin için.

Süleyman, yüzüğü, almış oradan;
Ona rasgelenler, duruyor dîvan:
İçinden görülür, Hazreti Rahman;
Her gözü severiz, gözlerin için.

Baksan, zor görülür: gayetle ince;
Yâkup, feda etti, onu görünce;
O gözü görene, kalır mı gece…
Her gözü severiz, gözlerin için.

Gözlerde gizlenmiş, o sevdiğim Yâr;
Gözümüzde gören, bu sözü duyar;
Yusuf’u gezdirdi, O, diyar diyar;
Her gözü severiz, gözlerin için.

Seyreylemek için, girdi zindana,
Yedi yıl ağladı: çattı Sultana;
Zelîha görünce, tutuldu ona;
Her gözü severiz, gözlerin için.

Yâkup gitti etti, onu, ağlamak,
Hareket etmedi, ondaki ayak;
O göze rasgelse, dökülür yaprak;
Her gözü severiz, gözlerin için.

Beytullah perdesi, göz gibi kara;
Herkes yönü döner, (Kıble-Diyar)a;
(Emre)! Beytullahı, sen, (göz)de ara;
Her gözü severiz, gözlerin için.

Zapteden: Fuzûle Emre
Saat:10.35


11.10.1951