Gözlerime dolmuş, mânâlı şûle,
Aşk taksîm ediyor, öten bülbüle;
Hâcet kalmamıştır, nebattan olan
Rengârenk açılan, çeşitli güle.
Seni seyreylemek, gözünen olmaz,
Dönüp, metheylemek, sözünen olmaz;
Mekân kurduğun yer, Arşa benziyor,
Dağlar aşmak lâzım, düzünen olmaz. (1)
Sarayın bilinmez, her mekân senin,
Sırrın anlaşılmaz, her erkân senin;
Kolay kolay olmaz, sana yaklaşmak,
Dilenmek lâzımdır, bu imkân senin.
Birdenbire gören, ediyor hayret,
Dâim gizlenirsin, sen dersin: seyret!
Kulundan Hâliki, hoşlanmayınca,
Ne fâide eder, edilse gayret…
Böyle edilmiştir, ezelden karâr,
Çok “hâl” lâzım iken, ilimle arar;
Kendini beğenmiş, yaratılan kul;
Öldürmek lâzımdır, nefsinden sorar.
Kendi, ister ise; dil verir taşa,
Devletini verir, bilmiyen başa;
(Emre) hakîkatı, dâim söylerse,
Çokça ağır gelir; gider mi hoşa…
Zapteden: Fuzûle Emre.
Saat:19.35
(1) Göz ile, söz ile, düz ile. 30.11.1955