Gönlümüz düştü hâke,

Yârab! bu nasıl hâldir…
Yüzleriyin şavkı, eyledi nâçâr, (1)

Gönlümüz düştü hâke,
Sığmaz oldu eflâke;
Kazandık her varlığı,
Emekler çeke çeke.

Acep bu hâller nola?
Almaz yer ile bâlâ;
Mevlâ, vâdeylemiştir
Vermek için her kula.

Onundur bütün kuvvet,
İsterse, eder himmet;
Bakan göz ile olur
Vücutsuz olan lezzet.

Sönmeyen nûra benzer,
Dönmeyen (Tûr)a benzer;
Şekli, şimâli yoktur,
Târîfi: kara benzer.

İyi dinle: seni der,
Nutkeyleten, beni, der;
Derler: Hacerül’esved,
(Kaş üstünde ben)i, der.

Güneş midir, ay mıdır?
Mevtâ mıdır, Hay mıdır?
El, ayak yetişmiyor,
Ulaşmak kolay mıdır?

Acep nasıl varayım?
Bu canı kurtarayım?
(Emre) ile berâber,
Birleşip de arayım.

Ezelden ayrı değil,
Yabancı, gayrı değil;
Can kurban etmek lâzım,
Bilmezin hayrı değil.

Zapteden: Ş. Uçkan, İ. Yöntem.
Namrun, Saat:20.45


1.8.1959