Gittin sen, bizi yaktın,
Cana ateş bıraktın;
Seni görek (1) deyince
Ateşten kanca taktın.

Kanca taktın ciğere,
Yananlar, seni göre; (2)
Sadık âşık gerektir,
Bu hale göğüs gere.

Bizdedir senin aşkın,
Âşık başından taşkın;
Senin aşkına düşen,
Niçin oluyor şaşkın?..

Tutulmalı Dost eli,
Pahalıdır bedeli;
Dost aşkına düşenler
Sonunda olur veli.

Eğer ekersen fidan,
Dibine dökersin kan,
O kan ile yuğurup
Nefsi edersin mercan.

Hak senden olsa rıza, (3)
Başına verir kaza;
Bu hâle razı olan,
Kendine mezar kaza. (4)

Razı olsa ölüme…
Acep nasiptir kime…
Bu ateşli sözleri,
(Emre), her yerde deme.

Sadık âşıka lâzım,
Her insan etmez hazım;
Âşık, mâşuk yanında
Daim durur mülâzım.

Âşıklara müstahak;
Gönlü olmuştur toprak;
Kim canından geçerse
Bu ile basar ayak.

Bu gül, açılmış gonca,
Sadık, koklar doyunca; (5)
Kendi kendinden geçer
Gülü kokulayınca.

O gül ateşe benzer,
Aşkı olmıyan, bezer;
Gül kıymeti bilenler,
Hep etrafında gezer.

Seyreyleyin o güle,
Âşık olmuş bülbüle;
Gülü almak istiyen,
Yanıp dönmeli küle.

Sadık âşıka nasip,
Sadık ol da ol sahip;
Tarif edilen gülü
Nasibeylesin Hasîb.

Burada eyle sükût,
Eyediğin vâdı güt; (6)
(Emre), sen âşık isen
Anber gibi yan da tüt.


(1) Görelim.
(2) Görsün.
(3) Hak senden razı olursa.
(4) Kazsın.
(5) Doyuncaya kadar.
(6) Verdiğin sözde dur. 11.10.1944