Eğer senden gelse firkat, (1)
Alanlarda kalmaz gaflet;
Gafletinden uyanana,
Burda kimse vermez kıymet.

Kıymetsizin yok bahası,
Kimse sevmez burda hası: (2)
Âşıklara yol gösterir,
İki cihan Mustafası.

Eğer sevgilinse Mahmut,
Bütün varlığını unut;
Nerden ateş, gelir ise,
O yol Hakka doğrudur, tut.

Ahmet çekti nice nice,
Âşıklar o yoldan geçe.
Cevher toprağa karışmış,
Hakka âşık olan seçe.

Buldu isen sen de karış,
Yok ol, Cânân ile barış;
Hakikat: senin içerin,
Benlik dediklerindir dış.

Benliği yak, çık meydana,
Sen seni gör kana kana;
Bu firkatte yan da anla,
Bu hâl hiç gelmez irfana

Sen kendine deme ârif,
Sonra, bilen, etmez tarif;
Zahmete katlanmak lâzım,
Bu yola dayanmaz zarif.

Bu yollarda mertler yürür,
Candan geçen, Dostu görür;
Eğer candan geçtin ise,
Varlığın defterini dür.

Eğer defteri dürdüysen,
Deme, Sultanı gördüysen;
Hak yüzünü seyredende
(Emre), kalmaz ne sen, ne ben.

2.12.942


(1) Firkat = halk ağziyle “firgat”; hüzün, gam, keder mânasına kullanılır.
(2) “Değersiz, kıymetsiz ve hakir görülen has kulları, iyi insanları, bu dünyada kimse sevmez; Muhammet, bu hâlin mükemmel bir örneğidir” denmek isteniyor.