Dostum! seni çoğu arar camiden,
Bulmak ister, kilisede cam eden; (1)
Seni bilmez, ikisine çok giden,
Bir bilenden okunmalı bu kitap.

Kimi arar Kudüs ile Mekke’den,
Kimi arar (Hay! Hû!) ile tekkeden;
Seni bilir her kayıdı terkeden;
Yetişmez mi arayana bu cevap?

Kimi arar çok söyliyen (fakı) dan, (2)
Kimi arar sarhoş eden rakıdan;
Seni bilir yürekten kan akıdan;
Yürektendir, âşıka olan şarap.

Kimisi der: lâzım bize tarikat,
Bulmak ister o, karanlıktan necat
Meydandadır, bunların aklı sakat.
Dünya gibi bunlar da bütün serap.

Hak bulunmaz “kudüm” ile “def” ile,
Eskidiler, sen aklından def’eyle,
Sen canını Hak için hedef eyle,
Zevk ile bul, boşuna çekme azap.

Sen devredip bitirdiysen azâbı,
Sana açık, o Dilberin nikabı;
Sen alırsın ummadığın cevabı,
Duyar isen, sana lâzım, bu sevap.

Birçoğunun bütün arzusu “Uçmak”,
Birçoğunun “Tamu” odundan kaçmak;
Aklın ermez, nasıl kaçarsın ahmak?
Gözün görmez, doğmuş iken âfitab.

Âşık bilmez, ne cennet, ne tamuyu,
Bilen için, bunlar bir dipsiz kuyu.
Daim içer “ilmi ledün” den suyu,
Çekmek için, lâzım elde bir dolap.

Âşık olup dolabı çevirmeli,
Bu bilinmez sırra akıl ermeli,
Bir bilen var, aklı ona vermeli…
(Emre), dersin, kolay ise durma, yap.


(1) Cam etmek = kilisede ibâdet etmek, âyin yapmak.
(2) Fakı = fakih, “Fıkıh” ilmini bilen kimse veya hoca. 28.10.1943