Dostu saklar vücudumuz,
Hâl ehlidir mevcudumuz;
Eğer aşka boyanırsak
Neşe verir Mâbûdumuz.
Yüzünün devri alından,
Neş’esinin o halinden;
İki cihan sermest olmuş
Durmaz gezer hayalinden.
Firdevs’teki “âbı Kevser”,
Durmayıp akmayı ister;
Yanağının devr etmesi
Bize “bâdisabah” eser.
Ona hasret çekmesi zor,
Nice canlar tutar huzur;
Gel ey sofu, bu lezzeti
Seher âşıklarından sor.
Onlardır o Yâr’ın canı,
Onlar terk etmiş cihanı;
O hâl için nice âşık
Harabetmiş hânümânı.
Bir dahi (1) olmazlar imâr,
Harabolmak olmuş karar;
Onun için bu (Emre)nin,
Döner, gözü Yârı arar.
Bu hâli bilmez dönekler,
Boşa gitmez hiç emekler;
Bakın bu (İsmail Emre)
Yârın eşiğini bekler.
Secde eder gece gündüz,
Göremez bizleri her göz;
Eğer tahlil edilmezse
Küfür gibi duyulur söz.
Etsek, olur âbıhayat,
Duyanlar biçemez kıymat;
(Emre), sözü söyliyenin,
Durma, sen eşiğinde yat.
Eşiği olsun mekânın,
Feda olsun ona canın;
Eğer kabul edilirsen
Nene gerek din, imanın.
Taksim eyle sofulara,
Dini bırak, Dostu ara;
Daima seni düşürür
Bu din ü iman inkâra.
Bunlar olursa beraber,
Dost ilinden gelmez haber;
Bu tılısım bozulmazsa
“Kirli!” der, görünmez Dilber.
Din ü iman olsa feda,
Dilber gelir, eder edâ;
Her müşkillerin hallolur,
(Emre) seni alır Hudâ.
Dost yüzü görünse eğer,
Bizdeki ağrılar geçer;
Gözünün bir gez bakışı
Sekiz cennet eli değer.
Elinden gelirse haber,
Olur alanlar beraber
Gözgöze karşı gelmesi
Değer üçyüzbin peygamber.
Bu dertlere aşktır ilâç,
Eğer âşık etse mîrâc,
Mevlâ ile bir olana,
Nebiye olmaz ihtiyaç.
Olur derse, olur hatâ,
Taksim olur mu hiç nokta?.
İki cihanı bir etti,
(Emre), aşkta yata yata.
(1) Birdaha. 15.9.1946