Nerelerden geçer bu yol…
Tanrı ile birdir bu kul;
Bâzı olur, inkâr eder,
İsyân-eder, olur makbûl.
Bâzı, gelir, tutar hicap,
Bâzı olur, görür serap;
Dürülü-bükülü değil,
Açıktır bu canlı kitap.
Göz önünde âşikâre,
Nice kalbe yapar yara;
Sevince, hep ikrâr-eder,
Ziyâ düşürür inkâra.
İmdât-eyle Yârabbî!
Ver âr ile edebi;
Yok olmadan bilinmez,
Bu hikmetin sebebi.
Yârabbî! Senden imdat..
Verme bu akla fırsat,
Pençesine düşenler,
Ağlayıp eder feryat.
Böyle lûtfeylemiş Hak;
Ârif ol, olma ahmak:
Hepisi bir kemâldir,
Uzağa çekil de bak.
Rumuzla, denmiş: Şeytan;
Ruhsat vermiştir Rahman,
Eğer bunlar olmasa,
Olmaz idi imtihan.
Bildirir bizi, bize,
Hâldir, görünmez göze;
Çok peygamber göndermiş,
(İlm)i, bürümüş söze.
Kurtulur sözü duyan,
Dinle gafletten uyan;
İmdât olmaz, kimseden,
(Emre)! Mevlâ’ya dayan!
Derle, topla (Teslîmiyet).
Lûtuf; görülür eziyet;
İmdât-et sen bu beşere,
Senden olsun hep inâyet.
Nasıl idrâk-etsin akıl..
Ecdattan geliyor (nakil);
İlmi olanlar anlamaz,
Gel bu aşka yan da yakıl.
Kimseye etme inkisâr,
Halk-eyliyen, sana küser;
Zuhûr-eylese bir kâmil,
Akla uyan, vurmak ister.
Onların, Haktandır, dîni,
Ateşlere yanmış kîni;
Sevmiş de hedef-eylemiş,
(Emre)! taşlayana, seni.
Yanlış görme onu sakın,
Râzı olsan, olur yakın;
Mâdem canı fedâ ettin,
Boynuna kefeni takın.
Zapteden: N. Sevenler
sa: 20:10
14.05.1966