Dâimâ metheder, bu dilim seni,
Tutmuştur, bırakmaz, bu elim seni;
Târîf-eyliyemez, her Kelîm seni,
Seni bildirecek, aşk-imiş ancak.

Âşıklar eriyor, anca, murâda,
Kavuşup alıyor, gözdeki tada;
Onlar kıymet vermez lezzete, ada;
Seni bildirecek, aşk-imiş ancak.

Birikmiş âlimler, eylemiş târif.
Kimisi hâl ehli, kimisi ârif,
Kimisi güzeldir, kimisi zarîf,
Seni bildirecek, aşk-imiş ancak.

Nice papazlarla, bâzı hocalar,
Nice delikanlı, nice kocalar…
Burası ateştir, çoğu bocalar;
Seni bildirecek, aşk-imiş ancak.

İrşâda gelmiştir, yüzbin peygamber
Bildikleri kadar, vermişler haber;
Âşık, senin ile, olur berâber;
Seni bildirecek, aşk-imiş ancak.

Senin için eder, çoğu ibâdet,
Sayısız nebîler, hem de Muhammed;
Çoklarına olmuş, bu hâller âdet;
Seni bildirecek, aşk-imiş ancak.

Her bilenler yazmış, çeşitli kitap,
Kendilere olmuş, her kaçan serap;
Âşıklara kalkar, yüzünden nikap;
Seni bildirecek, aşk-imiş ancak.

Âşıklar etmiştir, canını fedâ,
Olup kavuşmuşlar, bitmez murâda;
Senden alır, verir, onlar hep sadâ;
Seni bildirecek, aşk-imiş ancak.

Târif-ediyorlar, dilsiz dudaksız,
Sana yürüyorlar, elsiz ayaksız;
Senin muhabbetin, dipsiz bucaksız;
Seni bildirecek, aşk-imiş ancak.

(Emre) seni buldu, gitti gümânı,
Zâtından ayrılmaz, çok şükür, canı;
Bildi, gaaiboldu, bütün irfânı;
Seni bildirecek, aşk-imiş ancak.

Zapteden: Müncibe Görgün.
Saat:15.00


1.6.1962