Ninni deyim sana, uyan da işit,
Neler yaratmıştır, O, çeşit çeşit…
İlim öğrenmeğe, uyanmak lâzım,
Sen gaafil olursun, bulmazsan Mürşid.

Câhil kalır isen, hâlin ne ola?
Yönünü döner mi, O, gaafil kula…
(Ahkem-ül-Hâkimîn): yok iltimâsı,
Böyle kararlamış, o Güzel Mevlâ.

Neler gizlemiştir, sende gönüle,
Gözünü aç da bak, sen güle güle;
Yüzlerine koymuş, çeşitli çiçek,
Kaşların benziyor, o kokan güle.

Gözleriyin şâhı, aynaya benzer,
İrşâd-eden melek, içinde gezer:
Mahkûm olur isen, bir tek arzûya,
Gaayetle zâlimdir, kalbini ezer.

Ayrılmazsan, eder, O, muhâfaza,
Yanına yaklaşmaz, birtek bir kazâ;
(Tavâf-edilecek), kalbinde durur,
Hiç hâcet mi kalır, taştan Hicaza.

Huzur tutmak-için, mihrap sendedir,
Kulun bilmediği sevap, sendedir;
Aşkın ateşine, eğer yakmazsan,
Yetmişiki, derler, hicap sendedir.

Hatîbin durduğu minber, sendedir,
Dinleyip duyarsan, haber sendedir;
Kalem ile kelâm, anlatamıyor,
Hakka âşık isen, Dilber sendedir.

Mânâyı işiten kulak, sendedir,
İlm-i Ledün yazan parmak, sendedir;
Tur Dâğı diyorlar, var imiş bir dağ,
Tepesine çıkan ayak, sendedir.

(Görülmek İstenen), uyan, sendedir,
Gel de işit, (Emre)! ayân, sendedir;
Gamlar ile hicran, ediyor tâkîp,
Tahammül-edersen, imkân sendedir.

Zapteden: Müncibe Görgün.
Saat:11.30


22.4.1962