Kimler etse dehâlet,
Ederiz bizler himmet;
Bizim nazarımızdan
Şifâ bulur her illet.

Yeter ki bulsun bizi,
Kalmaz benliğin izi;
Yıkamak için, olduk
Âbıhayat Denizi.

Kirler yıkar suyumuz,
Hep böyledir huyumuz;
Kendimiz bir topraktır,
Bâlâdadır boyumuz.

Vaktımız, dâim, seyrân,
Görüp, oluruz hayrân;
Bizi, Sevdiğimizden,
Hiç bulunmaz ayıran.

Böyle vâdettik Yâr’a,
Haşrolduk o Gaffâr’a;
Gelip teslîm-olanlar,
Göremez muhâtara.

Her kulun yüreğiyiz,
Edenin, dileğiyiz;
Mânevî bal olanın,
Bilinmez peteğiyiz.

Gözümüzdedir Hudâ,
Ordan çıkıyor sadâ;
Temiz kalbin içinde
Olmuşuz bir (süveydâ). (1)

İblisler gelse, yanar,
Çok kuvvetli ateş var;
Gönüller Sultânıyız,
Bilemiyen, kul sanar.

Anlayan, olur diri,
Olur Cihan Dilberi;
Gözümüzün bakışı,
Verir gizli haberi.

İşiten, olur ayık,
Olur sözüne sâdık;
Sığınıp isteyene,
Dilek kapısı açık.

Böyledir Hakka Huzûr,
Affolan, olur meşhûr;
Her kulun tövbesini,
Kabûl etmez mi Gafûr?

O, bize bizden yakın,
Şüphe eyleme, sığın;
(Emre)! senden sanadır,
Aman, ayrılma sakın…

Zapteden: Müncibe Görgün.
Saat:16.00


(1) Süveydâ, Kalbin içinde bulunan, Allahın bütün esrârını ihtivâ eden ve insan ölür-ölmez dağılan siyah bir nokta. 25.2.1961