Kurdun bana nice tuzak…
Bâzı engin, bâzı alçak;
Açtık seninle arayı,
Yakın gelme, yürü uzak!

Bakmam şimdi ef’âline,
Bir dahî düşmem alına;
Küsüp, senden ayrılınca,
Vardım Dost’un visâline.

Hiç yanıma gelemezsin,
Yüzlerime gülemezsin;
Düştüm Mânâ kuyusuna,
Sırlarımı bilemezsin.

Olmuş idin bana ahbap,
Senden alır idim hitap;
Girdim (İrfan) mektebine,
O okuttu (Canlı Kitap).

Sen imişsin (Ye’cüc Me’cüc),
Kurtulması, olmuştu güç;
Gördü, gözü hep açıklar,
Cümlesine oldun gülünç.

Vermez-olduk sana kıymat,
Çıkarırsın nice afat…
Kovduk seni gönlümüzden,
Şimdi mezbelelikte yat.

Rüsvây-eylemiştin Hakka,
Çıkarırdın nice kavga…
Bize görünmüşdün bülbül,
Anladık ki sensin karga.

Olamazsın bize delîl,
Önümüze düştü (kâmil);
Yüzümüzdür Hak aynası,
Göremezsen, sensin alîl.

Adın (İzzet) idi gûyâ…
Şer çıkardın sen Havvâya;
İhrac-oldu, sebeb sensin,
Tutuşturdun her kavgaya.

Hîleleri, bütün, bildik,
Kalbimizden seni sildik;
Bize derler: (Âşık Emre),
Muhammetten sonra geldik.

Buna göredir her kemâl,
İlim, ediliyor ikmâl;
Biz Dost ile dost olmuşuz,
Gelip aldatamaz hayâl.

Zapteden: Müncibe Görgün
Saat:8.30


20.9.1960