Ebedî, ateşin, külleriyiz biz,
Mânevî cennetin, gülleriyiz biz;
Sözümüz konuşur, gönülden kalbe,
(Dâimî Duran)ın, dilleriyiz biz.
Her gelen nebînin, toprağıyız biz,
Tûbâ ağacının, yaprağıyız biz;
Birçok Mûsâları, getirdik dile,
Hırâ’nın, Hızır’ın, Tûr dağıyız biz.
Derdi olanların, ilâcıyız biz,
Giymek bilenlerin, tek tâcıyız biz;
Mâşûkun yüzünde, fânî olunca,
Sidre-i Müntehâ mirâcıyız biz.
Süleyman Mührünün, nur daşıyız biz,
Sayısız nebînin, yoldaşıyız biz;
Bizimle olmuştur, her taraf ziynet,
Gözü açıkların, nakkaşıyız biz.
Kâbe-i Mükerrem Mihrâbıyız biz,
Giyinmek bilenin, sevâbıyız biz;
Gözsüz okunuyor, ilmimiz bizim,
Harfsiz okuyanın, kitabıyız biz.
Nutkeyliyenlerin, minberiyiz biz,
Almak bilenlerin, haberiyiz biz;
Yüzümüz gösterir, gönül gözüne,
Sevmek bilenlerin, Dilberiyiz biz.
Hıfzeyleyenlerin, tek gönlüyüz biz,
Dikeni sevenin, bir gülüyüz biz;
Mes’ûliyet olmaz, Hak mecnûnunda,
Canı teslim etmiş, bir ölüyüz biz.
Yanmış yaraların, merhemiyiz biz,
Tûfandan kurtulmuş, o gemiyiz biz;
Meleğe emroldu: (Eyleyin secde!)
İşâret edenin, Âdemiyiz biz.
Sırât-ı Müstakîm mîzânıyız biz,
Nefse hükmedenin, sultânıyız biz;
Bizden bize oldu, böyle bir emir:
(Emre)nin gönlünün, yatanıyız biz.
Çok lezzetler vardır, hem acıyız biz,
Canından geçenin, haracıyız biz;
Gönlümüz geçmiştir, bütün arzûdan,
Aşk kıvılcımının, muhtâcıyız biz.
Zapteden: Müncibe Görgün.
Namrun, Saat:16.00
18.8.1960