Ne kadar edersen siper,
Senin ile O berâber;
Ecel derler, haberin yok,
Birgün gelir sana haber.

Sen ara da bul (Muhtâr)ı,
Ona teslîm-eyle vârı;
Versin sana ebedî can,
Seyrettirsin o diyârı.

Aklına gelmesin korku,
Gaflet, derler, zâlim uyku;
(Ve nefahtü) var gıdâsı,
Unut acı, hem de toku.

Âşıklara gıdâ, odur,
Aşklı sefâ, edâ, odur;
(Arafatta kurbân) derler,
Diril de gör, fedâ odur.

Uyan, kıyma İsmâil’e,
Sen kurbân-ol güle güle;
Sırrı anlayınca noldu?
Müjde geldi o Halîl’e.

Koç getiren, (melek) değil,
Kana batan, (gömlek) değil;
Âriflere ait bilgi,
Koyun demek, bilmek değil.

Söylüyorsun, (Emre)! anla,
Allah kıymaz âşık kula;
Etmediysen burda idrâk,
(Âhir) dersin, hâlin nola?..

Canda iken, eyle idrâk,
Sonra mekânın, olur hâk;
(Münkir-Nekir) derler; sende;
Onlar eder yakanı çâk.

Biri (gurûr), biri (cehil),
Anla, senden ayrı değil;
Eğer olursan arkadaş,
Ayrılması olmaz kaabil.

Zapteden: Emine Başman, Fehmi Görgün.
Namrun, Saat:12.45


24.7.1960