Yüzümüzü gören azdır,
Yolumuza eren azdır;
Bu bir nûr-u ilâhîdir,
Varıp, yüzü süren, azdır.

Kalb gözüye bakan azdır,
Yüreğini yakan azdır;
Dost elinde mücmür olup, (1)
Girip, yanıp, kokan azdır.

Görüp O’nu, gülen azdır,
(Kaf Dağı)dır, delen azdır;
Gece gündüz dâvet eder,
İşitip de gelen azdır.

Varıp, ona uyan azdır,
Mânâsını duyan azdır;
Ayık gönül! sabâh-oldu,
Aç gözünü, uyan! azdır.

(Ledünnî)yi târif azdır,
Âşık azdır, zarîf azdır;
Dediler ki: (binde birdir),
Bu mânâyı ârif, azdır.

Bu bahçenin gülü azdır,
Yanar ateş; külü azdır;
(Mûtû kable en temûtû!)
İşitip de ölü azdır.

Gam elidir, ferah azdır,
Âşikârdır, âgâh azdır;
Bu bir (İrfan Cenneti)dir,
Girenlerde günah azdır.

İşit (Emre)! hitap azdır,
Serap azdır, azap azdır;
(Hâzâ yevmünnüşûr!) derken,
Okunacak kıtap azdır.

Zapteden: Fuzûle Tezcan.
Ceyhan, Saat: ?


(1) Mücmür-micmer = Buhurdanlık; Buhur vesâire yakmak için kullanılan küçük, yuvarlak mangal. 30.4.1960